Ankara, Kızılcahamam ilçesine bağlı Ankara-Çerkeş karayolu üzerinde, sırtını "ÇEYİL" meşeliğine dayamış, sol tarafında heybetli Işık Dağı, sağ tarafında Büyük Asar dağı bulunan, suyu; kuzpınar, hambarkaya ve arduçtan gelen; asırlık "TEKNE ÇAMI" ile kökleri Orta Asyaya dayanan, ayrıldığında insanın içine bir burukluk ve ateş düşüren, o tadına doyulmaz Gövel Suyu olan bir "ANADOLU KÖYÜ'DÜR."
Köyümüzü; hiç görmeyen, bilmeyen, kimseyi tanımayan, bir köyünün olduğunun farkında olmayan, biz kimlerdeniz, kimlerle akrabayız gibi şeyleri bilmeyen köye gelsin.
Arefe günleri ve Cenazelerde muhakkak gayret gösterip köye gelmeye çalışalım.
Bayram günleri de köye gelelim, akraba, komşu, hısım kavim ziyareti ile kabristan ziyareti yapıp dönelim olur mu.? olur.



güvem etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
güvem etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

16 Mayıs 2023 Salı

TEKNE ÇAMI İLE İLGİLİ CİMERE YAZILAN

 Ankara Kızılcahamam Yukarıkese mahallesinin hemen arkasında Gökçe mevkii üst tarafında bulunan yerde "Tekne Çamı" adı ile aynı yerde bulunan Asırlık bir Çam ağacı bulunmaktadır.

Asırlık Ağacın kökleri, dalları zaman zaman insanlar tarafından acımadan kesilmekte, dibinde ateş yakılmakta, tarihi eser kazısı yapılmakta ve ağacın sıkı sıkıya sarıldığı kayalıklar da mezar taşı için kırılmaktadır.
Kızılcahamam Kaymakamlığı nezdinde "Bu ağaç biyolojik çeşitlilik ve ekolojik denge için doğaya bırakılmıştır" tabelası dışında herhangi bir koruyucu önlem yoktur. Atalarımızdan bize miras kalarak efsanelerini dinlediğimiz bu ağacın, gelecek nesillerimize efsane bir miras olarak bırakmak istiyoruz.
Lütfen bu Asırlık Çam ağacının incelerek "Anıt Ağaç" statüsünde değerlendirilmesini, arz ederim.

NOT: Konu ile ilgilenildiği takdirde kendi aracımla mevcut ağacın bulunduğu yere sizleri götürüp getirebilirim.

el cevap: 
            08.03.2023 13:47 tarihinde internet üzerinden başvuru alındı.
 08.03.2023 13:47 tarihinde CİMER tarafından ÇEVRE, ŞEHİRCİLİK VE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ BAKANLIĞI tarafına sevk edildi.
BU ANIT AĞAÇ BÖYLE KORUNABİLİR Mİ






KÖYÜMÜZÜN ÇEVRESİNDE ÇIKARTILACAK MADENLERLE İLGİLİ İTİRAZ DİLEKÇESİ

  


ANKARA İLİ KIZILCAHAMAM KAYMAKAMLIĞINA

KIZILCAHAMAM / ANKARA

 

İLGİ : E-53430385-220.02-4701396  sayılı Valilik yazısına Kaymakamlığın 2742 derkenar havaleli yazı

KONU :          Ankara Valiliği Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü'nün E-53430385-220.02-4701396  sayılı yazısına Kaymakamlığınızca 05/10/2022 tarih, 2742 derkenar havaleli yazı ve ekindeki ilandaki  Benkar Madencilik tarafından çıkarılacak olan  Bentonit ve Kömür madenlerinin aranması ve çıkarılması sırasında oluşabilecek olumsuz etkilerden etkilenmemek için beyanlarımdır.

Ankara Valiliği Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü'nün E-53430385-220.02-4701396 sayılı yazısına Kaymakamlığınızca 05/10/2022 tarih, 2742 derkenar havaleli yazı ve ekindeki ilanı öğrenmiş bulunmaktayım. Bu yazıya istinaden öncelikle Benkar Madencilik tarafından çıkarılacak olan Bentonit ve Kömür madenlerinin aranması ve çıkarılmasına itiraz ediyorum. Benkar madencilik tarafından maden aranması ve çıkarılmasını kabul etmemekle beraber maden arama ve çıkarılması sırasında oluşabilecek olumsuz etkiler için yapılacak olan ÇED toplantılarından bilgilendirilmem, ÇED toplantılarına katılmam, maden çalışmalarından dolayı maddi ve manevi mağdur edilmemem, İğceler, Yukarıkese, Yukarıçanlı ve Hıdırlar mahallerindeki adıma kayıtlı ve ortağı bulunduğum diğer taşınmazlar üzerindeki her türlü hakkımın saklı tutulmasını istiyorum.

İtiraz dayanaklarım;

1) 29/07/2002 tarihli 31907 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinin Birinci Bölümündeki Madde 4-(1) ün (b), (h), (o), (s), (t), (u) bentleri, Madde 4 (aa) bendi, Madde 6 nın (b) bendi, Madde 8 in (4) bendi, Madde 9 un (1), (2), (3), (5) bentleri, Madde 11 in (3), (4) bentleri, Madde 17 nin (1) bendi uyarınca duyarlı bölgede bulunmam

2)  2872 Sayılı Çevre Kanunu ve İçme-Kullanma Suyu Havzalarının Korunmasına Dair Yönetmeliğe dayanılarak çıkarılan 29.12.2021 tarih 3713451 sayılı "Bakanlık Olur"ları ile 10.01.2022 tarihli yerel gazetelerde yayınlanarak yürürlüğe giren ASKİ kararında ÇED 1 ve ÇED 2 alanlarının Su havzası kapsamında bulunması

3) Her ne kadar Benkar Madenciliğin hazırlattığı PTD dosyasında olumsuz etkilerin azaltılacağı yazılsa da yıllık 20000 ton bentonit ve yıllık 20000 ton kömür madeninin aranması, çıkarılması ve taşınması sırasında yarılma, çökme, deprem oluşabilir, toz bulutları, gürültüler, çevre kirliliği ve gürültü kirliliği oluşturacaktır.

4) ÇED 2 alanı 15095 hektar ormanlık alanda 45 adet yarma noktası açılması demek, 15095 hektar ormanın (oksijenimizin) yok olması, demektir.

     Her türlü maddi ve manevi zararlarımın giderilmesi, her türlü haklarımızın saklı tutulması esasen Bentonit ve Kömür çıkarılması istenen bu bölge İğceler, Hıdırlar, Kasımlar, Yukarıkese ve Seyhamamı kaplıcaları, Yukarıçanlı, Belpınarı, Salın, Yağcıhüseyin, Beşkonak, Kavaközü, Süleler, Ayvacık, Bulak, Kızılcaören, Güvem, Başköy deresi ve köyleri, Acısu deresi ve köyleri olmak üzere İğceler Kasımlar köyü hudutlarında bulunan bu bölge hem hudut olarak hem de yarma noktaları olarak Hıdırlar köyü ile iç içe, yerleşim alanına da takribi 200 metre, Yukarıkese köyü hududunda bir ucundan köy yerleşim alanına 300 metre, bir diğer ucu Sipahiler’den takribi 1,5-2 km, Yukarıçanlı köyüne yine kuş uçumu takribi 1,5-2 km, Belpınar köyüne 2,5-3 km, Salın köyüne kuş uçumu 5 km, Beşkonak köyüne yine kuş uçumu 4-5 km, Kavaközü köyüne 2 km, Seyhamamı Kaplıcalarına 5 km, Güvem beldesi, Ayvacık ve Bulak köylerine de takribi 7-8 km mesafede olduğu, yarma noktaları itibariyle de tüm bu köyler ve civar köyler birebir etkilenmekte olduğu da ortadadır. 

    Tüm Kızılcahamam’ın havasını suyunu tarım ve hayvancılığını etkileyecek bir alandır. Bu bölgenin yarıçapı sadece 10 kilometre içinde kalan 30’un üzerinde köy ve yerleşim yeri bulunmakta Kızılcahamam’a da takribi kuş uçumu 15 kilometredir.

    Burada yapılacak bir madencilik araması çalışmaları sadece birbirine kuş uçumu 1 ila 3-5  kilometre mesafede olan köylerin halkını, havasını, suyunu, tarımını, hayvancılığını etkilemeyecek bu bölgedeki madencilik çalışmaları Ankara’nın temiz havasını, oksijenini sağlayan ormanlarımızı, tamamen Ankara’nın içme ve kullanma suyunu, tarımımızı ve hayvancılığımızı da sona erdirecektir. 

    En önemlisi de Ankara’nın içme suyu havzası olan bu bölgemizin tüm Kızılcahamamızın ve köylerine, Çamlıdere ve köylerine, Bolu ili Gerede ve köylerine, Çankırı ili Çerkeş ilçesi ve köylerine özellikle Yumaklı, Saraycık’tan başlayarak Dereköy, Kadıköy, Halkaun Dikenli’ye kadar olan köylerine, bu bölgenin kuraklaşmasına, çoraklaşmasına, ormanlarının azaltılmasına ya da kurumasına sebebiyet verecek yer üstü Güneş Enerjisi(GES) ve Rüzgar Enerjisi(RES) ile  tabiatı kirletecek fabrikalar yanı sıra yeraltı maden arama işlerine Bentonit ve Linyit veya başka hiçbir maden işletme ruhsatının verilmemesi, işletilmemesi bizim bu bölgemizin olduğu gibi tüm Ankara’nın içme suyu olan takribi 10 kilometre altında Eğrekkaya Barajı, Akyar Barajı, Kurtboğazı Barajı, Çamlıdere Bayındır Barajı ve Gerede Barajları Ankara'nın içme kullanma suyunu karşılamaktadır. 

    Bu saydığımız havzanın dışında Ankara'nın içme ve kullanma temiz su ihtiyacını karşılayacak, hiçbir bölge ve havza bulunmamaktadır. Dünyamızda ve ülkemizde iklim krizinin yaşandığı bu çağımızda, bu yüzyılımızda tüm Kızılcahamam ve köylerinde, Çamlıdere'de, Gerede'de ve Çankırı Çerkeş bölgesinde tabiatına, ormanına, merasına biz sahibi olduğumuz arsalarımıza , tarlalarımıza, yaylalarımıza, tarım alanlarımıza, otlak yerlerimize, Ankaranın akciğeri olan ormanlarımıza, hazineye ait arazilere yer altı ve yerüstüne bu tür hiçbir yatırım yapılmaması bizlerin ve tüm Ankara’nın temiz hava, temiz su, temiz gıdaya ulaşma ve yaşam hakkının korunması ve sağlanması için vazgeçilmez bir gerçek olduğu bilinmelidir.Saydığımız tüm bu bölgenin ve Ankara’nın başka bir su kaynağından içme ve kullanma suyunu karşılama imkanı kesinlikle yoktur. 

    Her türlü enerjinin ve madenin, Bentonit, Linyit ve diğerlerinin başka bir kaynaktan ve başka bir şekilde karşılanması mümkündür ancak SUYUN BİR ALTERNATİFİ YOKTUR, tüm Ankara’nın içme ve kullanma suyunun bir başka kaynaktan kullanılma imkanı yoktur. Kısacası suyun ve su ihtiyacının bir başka şekilde karşılanma imkanı yoktur.

    Geçmişte 10-15 yıl önce (2008) bu bölgemizde kuraklık olduğunda, barajlarımızın suyu kuruduğunda, Ankaramızın içme suyunun Kızılırmak’tan karşılanması yoluna gidilmiş, Kızılırmak’ın ağır metal içeren suyunun ne kadar arıtılırsa arıtılsın özellikle yeni yapılmış binalarda galveniz boruyla yapılan tüm bina içi tesisatları, musluk ile bataryaları çürütmüş, çamaşır ve bulaşık makinalarını bozmuş, Ankara halkına ve kamuya milyarca lira hasar açmış ve vazgeçilmiştir. 

    Bu suyu kullanan bizlerde ne tür bir hasar açtığı veya hastalık verdiği hakkında hiçbir açıklama ve araştırma bulunmamaktadır. Bu gerçekten haraketle köyümü, kentimi, insanını, ülkesini, vatanını seven, hakkını hukukunu koruyan, ömrünün büyük bir bölümünü kamuda ve bürokraside geçirmiş 48 yıllık bir mühendis olarak edindiğim bilgi, tecrübe ve araştırmalarım neticesinde yapılan inceleme ve değerlendirmelerimde; 

    Söz konusu bölgenin, İlimize içme ve kullanma suyu temin edilen Eğrekkaya Barajı uzun mesafeli havza koruma alanında, yerleşik alanı dışında yer aldığı tespit edilmiştir. Kurtboğazı-Eğrekkaya-Akyar Barajı Havzaları için havza koruma planı ve özel hüküm belirleme çalışması gerçekleştirilmiş olup hazırlanan koruma planı ve özel hükümler 29.12.2021 tarih ve 3713453 sayılı bakanlık onayı doğrultusunda 10.01.2022 tarihinde yerel gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. 

    Bu proje ile su kaynaklarının koruma planları belirlenmiş olup, havzanın mevcut durumu (jeoloji, hidrojeoloji, hidroloji, imar vb.) ortaya konmuş, gelecekteki nüfus projeksiyonları hesaplanmış, yeraltı ve yüzey suları açısından havzadaki hassas bölgeler belirlenmiştir. Söz konusu koruma planının 44. maddesinde “Havzalar genelinde hazineye ait alanlarda ve orman içi kadastral boşluklar ile orman içi tanımsız alanlarda, ağaçlandırma faaliyeti yapılır.” hükmü ve ASKİ Havza Koruma Yönetmeliği İkinci Bölüm Madde 3’de “İçme ve kullanma suyu temin edilen su kaynaklarının kirlenmesine, miktarının ve su veriminin azalmasına, rejimin bozulmasına neden olacak hiçbir faaliyete izin verilmez.” Hükmünün yer aldığı yine 16 hektarlık ÇED Alanı içerisinde tapulu şahıs parselleri, orman mülkiyetinde parseller ve mera tescilinde parseller bulunmaktadır. 

     Bu parsellerde çalışma öngörülmemekle birlikte ileriki yıllarda bu parseller içerisinde çalışma yapılması söz konusu olduğunda tarım arazileri ile ilgili olarak “5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu”, mera arazileri ile ilgili olarak “4342 sayılı Mera Kanunu” hükümleri dahilinde Ankara İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü’ne, orman arazileri ile ilgili olarak 6831 sayılı Orman Kanunu hükümleri dahilinde Ankara Orman Bölge Müdürlüğü’ne başvuru yapılarak gerekli yasal izinler alındıktan sonra çalışma yapılacaktır. 

    Hazine arazileri ile ilgili olarak ise yetkili kurum olan Milli Emlak Genel Müdürlüğü’ne, gerekli başvurular yapılarak gerekli tüm izinler alınacak olup, gerekli izinler alınmadan faaliyete başlanılmayacaktır." ibaresine istinaden, yapılması planlanan faaliyet alanının ilimize içme ve kullanma suyu sağlayan Eğrekkaya Barajı uzun mesafeli koruma alanında kalması sebebiyle, Kurtboğazı-Eğrekkaya-Akyar Baraj Havzaları Özel Hükümleri ve Koruma Planı Madde 42: "Havzalar genelinde mevcut orman alanlarının korunması esastır ve bu alanlarda yapılacak olan silvikültür çalışmaları tür çeşitliliğini azaltıcı nitelikte olamaz." ve Madde 43: "Havzalar genelinde mevcut orman alanları, mera arazileri ile İl Tarım ve Orman Müdürlüklerince tarımsal niteliği korunacak alan olarak belirlenen araziler üzerinde tarımsal amaçlı yapı haricinde herhangi bir yapı yapılamaz." amir hükümlerine tabii olduğundan, söz konusu hükümler doğrultusunda bahsi geçen projenin uygulanması mümkün ve  uygun olmayacaktır.

    Yukarıda arz ve izah etmeye çalıştığım hususların yanı sıra, ilgili kanun ve yönetmeliklere , Ankara Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü yazılarında belirtilen görüşlere, ASKİ Genel Müdürlüğü’nün ve Kızılcahamam Belediye Başkanlığı’nın uygun değildir görüşleri de dikkate alınarak bahsi geçen projenin uygulanması mümkün ve uygun olmayacağından durdurularak reddedilmesini istiyor, talep ediyor ve tüm bu köyler ve Ankaralılar olarak da bekliyoruz. 

    5,5-6 milyon Ankara halkının temiz içme ve kullanma suyu, temiz hava ve temiz gıdaya ulaşma ve yaşam hakkının korunmasını istiyor, talep ediyor ve kayıtsız şartsız bekliyoruz. Birlikte bir empati yapalım, Ankara’da bir iki ay değil sadece 3-5 gün içme ve kullanma suyunun kesildiğini bir düşünelim; evlerimizde, işyerlerimizde, lokantalarda, restoranlarda nasıl bir yaşamla karşı karşıya kalacağımızı da düşündüğümüzde susuz bir hayatın mümkün olmadığını ve olamayacağını, suyun vazgeçilmez olduğunu, her şeyin bir alternatifinin olduğunu ama suyun bir alternatifinin olmadığı gerçeğini yaşamış, anlamış ve öngörmüş oluruz.

     Bunu düşünmeye ve bu empatiyi yapmaya devlette, kamuda, özellikle yetkisi, sorumluluğu olan teknik kişilerle, karar alıcı ve karar vericilerin özellikle de idari yargı organlarındaki hakimleri de bu hususları dikkat alarak karar vermeye davet ediyorum. Tüm bu hususlar çerçevesinde de bahsi geçen projenin uygulanmasının mümkün ve uygun olmayacağını, söz konusu projenin uygulanmasının durdurulmasını, iptal edilmesini istiyor ve talep ediyoruz.

    Ayrıca yine Yukarıkese köyü hudutlarında, Yukarıçanlı köyü hudutlarına 200 metre mesafede Karaçolu ve Balabaz mevkiinde izinsiz ve ruhsatsız sondaj çalışmaları yapılan çalışmalarından durdurularak taleplerin reddedilmesini, 

    Yine Yukarıkese köyü Seyhamamı sınırları ile Ayvacık köyü sınırlarının bitiştiği yerde orman alanı ve 101 ada 1 parselde yapılan maden aramacılığının durdurularak reddedilmesini,

    Yine Alveren köyünde izinsiz ve ruhsatsız olarak yapılan maden aramacılığı ile ilgili kazı çalışmalarının da durduralarak reddedilmesi hususlarında Kızılcahamam Kaymakamlığınca da gerekli işlemlerin yapılmasını da istiyor, talep ediyoruz .

    Ayrıca Kızılcahamam ilçemizin Çeltikçi beldesi Mahkemeağacı bölgesi, İka Maden A.Ş tarafından yapılan Linyit arama projesinin de yukarıda arz ve izah ettiğimiz üzere aynı gerekçelerle uygun olmayacağından reddilmesini istiyor ve talep ediyoruz.

    Bir diğer dilek, önerim ve beklentim de Ankara’nın içme suyu havzası olan bu bölgemizin, Tüm Kızılcahamam ve köyleri, tüm Çamlıdere ve köyleri, Gerede ilçesi ve köyleri ile yazıda bahsettiğimiz Çerkeş ilçesi ve köylerinden bu tür hiçbir ruhsatlandırma işleminin yapılmamasını, başlatılmamasını ve hassasiyet gösterilmesini istiyor ve bekliyoruz. 

Yukarıda arz ve izah ettiğim hususların dikkate alınarak talep ve isteklerimizin karşılanacağı inancı ile en derin saygılarımı sunuyorum. 25.10.2022

Yukarıkese ve İğceler köyü halkından

                    Kazım SARI

 

Adres : Yukarıkese Mah. Kızılcahamam ANKARA

           TC: ***********

GSM: ************

E-mail: **************



Bilgi ve Gereği İçin Dağıtım:

1-Kızılcahamam Kaymakamlığına

2-Ankara Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğüne

 


önemli not:

tarafımca Kazım Sarı bey haricinde cimere konu ile ilgili yapmış olduğum şikayet dilekçesinin cevabı

Söz konusu şikayet hususlarının daha önce de Müdürlüğümüze hem şikayet sahipleri hem de Kızılcahamam Kaymakamlığı tarafından ulaştırılmış olduğu, projenin ÇED-1 alanının topoğrafyasının eğimli olduğu, mücavirinde akar derenin ve konut, hayvancılık faaliyetlerine ilişkin yapıların, proje ait ÇED 1 alanının batı yönünde 210 m mesafede İğceler Köyünün, ÇED-2 alanın batı yönünde 240 m. mesafede Kasımlar köyünün bulunduğu tespit edilmiş olup, faaliyetin çevreye ekolojik dengeye etkisinin detaylı hazırlanması, ASKİ Genel Müdürlüğü ile Kızılcahamam Belediye Başkanlığı’nın görüşlerinin olumsuz olması, faaliyet için üretimden dolayı nakliye yolu güzergâhı üzerinde kamyonların çalışmasının trafik yoğunluğunu ve yolun tozlanma etkisini artırması sebebiyle doğal çevre ve yöre halkı üzerinde çevresel baskı yaratacağı ve tüm bu hususlar doğrultusunda ilgili kamu kurum ve kuruluşları ile yöre halkının da görüşlerinin alınması gerektiği, tarafımızca çevresel etkilerin daha detaylı incelenmesi sebebiyle söz konusu proje için ÇED Raporu hazırlanması gerektiği kanaatine varıldığından Valiliğimizce “ÇED Gereklidir” kararı verilmiş olup, bu karar ile "ÇED izni" olarak tabir edilebilecek izin verilmemiş olup, bundan sonraki süreçte daha kapsamlı olarak ÇED Raporu hazırlanıp Bakanlığımızca sürecin tekrar değerlendirileceği hususunda bilgilerinizi ve gereğini rica ederim.



 

SEVGİLİ YUKARIKESE KÖYLÜLERİM VE SİZ DEĞERLİ ÇEVRE KÖYLÜLERİME

DUYURUMDUR. 

        23 Ağustos 2022 tarihli sizlere müjdelediğim yazımda belirttiğim gibi, köyümüz Ardıç meramızın bir özel şirket tarafından GES güneş tarlası yapılması, elimizden alınması sürecini hiç nefes almadan takip ederek, 17 Ağustos 2022 tarihli Mera Komisyonunun gündeminden geri çektirerek durdurduğumuzu sizlere müjdelemiştim.         Gerek prosedürün tamamlanması gerekse sürecin tamamen sonlandırılması için 31 Ağustos 2022 tarihli Mera Komisyonu'nun gündemine alınıp reddedilmesini planlamış ve öngörmüştüm, ancak Mera Komisyonun gündemine alınmaması üzerine bir sonraki Mera Komisyonunun gündemine alınması, reddedilmesi için de görüşmelerimi yaptım, temaslarda bulundum.7 Eylül 2022 tarihli Ankara İl Mera Komisyonu'nun gündemine alınarak reddedilmek suretiyle de sürece son noktanın konulmasını da sağlamış olduk. BU SON GELİŞMEYİ DE SİZLERE MÜJDELİYORUM. 

        Bu yaptıklarımızla sadece Ardıç meramızı değil köyümüze ait tüm meralarımızı Çıkrık dahil kurtarmış olduk. Diğer meramızla ilgili dosyaların da hazırlanmış ve ilgili yerlere verilmiş olduğunu biliyorduk hepsini kurtarmış olduk.     

    Ben bu çalışmamla sadece Ardıç meramızı ve köyümüze ait meraları kurtarmadım, yöremizdeki 17 köye ait meraların da güneş enerji sisteminin kurulmasını önlemiş kurtarmış oldum. Şöyle ki yöremizdeki Yukarıkese köyümüz dahil Yukarıçanlı, Belpınarı, Salın, Yağcıhüseyin, İyceler, Hıdırlar, Kasımlar, Süleler, Kavaközü, Beşkonak, Ayvacık, Bulak… köylerinin meralarını da kurtarmış olduk. 

        2013 yılında yöremizdeki 17 köy muhtarından Kızılcahamam Kaymakamlığınca meralarımıza güneş enerji sistemi (GES) kurulması ile ilgili imza attırılarak izin alındı ve sürec bu noktaya geldi, Eğer bu girişimi engellemeseydik silsileler halinde devamı gelecek ve buralara da Güneş enerji sistemleri kurulacaktı bu planlanmış bir projeydi, bizim Ardıç meramızdan sonra bu 17 köyümüzün meralarına güneş enerji sisteminin kurulmasının da yolu açılacaktı. 

        Biz bunu önlemiş ve önüne geçmiş olduk. Bu gurur bana ve hepimize yeter. 23 Ağustos 2022 tarihli müjdeler olsun yazımda sizlere belirttiğim gibi köyümüzde bir toplantı yapıp bunu şölene çevirmek için toplanacaktık.         

        Ancak bela geliyorum demez gelir, yine köyümüzün Seyhamamı mahallesi Şerbetçi mevkii ile ilgili bir kiralama talebinde bulunulduğu haberi bana verildi. Yine hemen faaliyete geçtim görüşmelerimi temaslarımı kurdum. 

        Biz meralarımızın kurtarmanın sevincini, heyecanını, mutluluğunu, gururunu yaşarken bunu sizlerle paylaşırken, köyümüze ait Seyhamamı Mahallesi'ndeki Şerbetçi mevkiindeki hazineye ait arazinin 49 yıllığına kiralanması ile ilgili özel bir şirketçe talep yapıldığı ve bu taleple ilgili olarak da ilgili kurum kuruluşlardan görüş istenildiği bilgisini alır almaz, ben tüm dikkatimi günümü ve zamanımı bu işin engellenmesi talebin reddi üzerine yoğunlaştırdım, temaslarımı görüşmelerimi hiç ara vermeden yaptım ve bu talebin reddedilmesi hususunda taleplerimi isteklerimi sıraladım. 

        Şerbetçi mevkiinde 49 yıllığına kiralanması istenen hazineye ait arazinin kiralanması ile ilgili talebin işlemlerinin reddi için Sayın Bakanım Murat KURUM'la ve ilgili kurum ve kuruluşlarla tek tek irtibat kurdum, temas kurdum, görüşmelerimi yaptım ve nihayet 30 EYLÜL 2022 ( BUGÜN) İTİBARİ İLE DURDURULDUĞUNU VE KİRALAMA TALEBİNİN REDDEDİLMESİNİN SAĞLADIĞIMIZI SİZLERE MÜJDELİYORUM HEPİMİZE HAYIRLI OLSUN. 

        Çok sevinçliyim, heyecanlıyım, mutluyum gururluyum köyümüz meralarının da hazine arazilerinin de köyümüzün tabiatını, yaylasını, ormanını da korumuş olmaktan, köyümüzün de köy olarak kalmasını sağlamış olmaktan çok mutluyum.                 Biz bu arada bu sevincimizi, heyecanımızı mutluluğumuzu, gururumuzu paylaşmak için de sizlerle bir araya gelmek ve bunu bir şölene dönüştürmek için Eylül ayı başlarında bir piknik ve toplantı yapmayı planlamış öngörmüştüm ancak Seyhamamı mahallemizdeki hazineye ait arazilerin kiralanması işi ortaya çıkınca, ertelemek ve bu işi de bertaraf ettikten sonra bir araya gelmeyi uygun görmüştüm.             Ancak sürecin uzayıp bugünlere gelmiş olmasından dolayı da bir toplantı yapmadan sizlere tüm bu hususları bu mesajımla duyurmak müjdelemek istedim hepimize hayırlı olsun. 

        Bizim köylerimiz için vazgeçilmez olan, olmazsa olmaz olan meralarımızın, hazine arazilerimizin, yaylalarımızın, tabiatımızın korunmasıdır. Bunu da ne mutlu bana ve bizlere sizlerden aldığım güçle yaptık. BU BİZİM KÖYÜMÜZ VE KÖYLERİMİZ İÇİN MİLATTIR, bu vesileyle ile bizim de çocuklarımıza torunlarımız dahil gelecek nesillerimize anlatacak bir hikayemiz ortaya çıkmıştır. 

        Bu sevinci herkesin birbiriyle paylaşmasını diliyor istiyorum. Bu sevinci heyecanı mutluluğu gururu duyan, hisseden herkese ve paylaşan tüm köylülerimize teşekkür ediyorum. Bu sevinci, gururu, heyecanı ve mutluluğu duymayan, görmemezlikten gelen, paylaşmayan hiçbir Yukarıkese köylü, köyünü seviyor diyemem. 

        Olsa olsa o tür insanlar içimizde varsa, ki ben olmayacağını düşünüyorum, sadece bencilce kendilerini seviyor olsalar gerektir. 

        Ne mutlu biz Yukarıkese köylülere, ne mutlu bizlere ve civar köylülerimize, ne mutlu ata toprağına köyü'ne ve özüne sahip çıkanlara, birlik ve beraberliği tesis etmenin gayretinde olanlara, geçmişine ve geleceğine sahip çıkanlara... 

        Biz biliriz ki köy vatandır, vatan sevgisi köyden, köyümüzden başlar Mîsâk-ı Millî hudutlar dahilinde de doruğa çıkar. Köyümüze sahip çıkmanın onurunu gururunu yaşamaktan sevinç duyuyoruz, bu süreçte benim talep ve isteklerime cevap vererek çözümünü gerçekleştiren benim ve köyümüzün yanında duran Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Sayın Murat KURUM’a ,Sayın Cumhurbaşkanımızın Özel Kalem Müdürü Büyükelçi Sayın Hasan DOĞAN'a teşekkürlerimi sunuyorum. 

        Yine köyümüze ait kullanılmayan ilkokulumuzun Milli Eğitim Bakanlığınca her ilçede 5 ilkokulun yaşam merkezi olarak düzenlenmesi işinin fikir babası olarak köyümüz muhtarı Şahin BÖLÜK’le birlikte Kızılcahamam Belediye Başkanlığımızca tüm dış cephe ve iç cephe onarımlarının, boyalarının, tamiratlarının yaptırılması ve güzel bir şekilde işler hale getirilerek özellikle çok amaçlı yaşam merkezi olarak hizmetine açılmış olması dolayı da yine çok mutluyuz. 

        Yaşam merkezinin kışın yakacak ihtiyacı ile ihtiyaç halinde de çay ikramının da karşılanması sağlanacaktır. Ayrıca yaşam merkezinin ön tarafına da oturmak için banklarıda temin edilecektir. 

        Bu vesile ile köyümüz muhtarı ve bizlerin iş ve hizmetle ilgili talep ve isteklerini yerine getiren Kızılcahamam Belediye Başkanımız Sayın Süleyman ACAR’a, , Belediyemizin Fen İşleri Müdürü Ömer BARUN’a, ve tüm çalışma arkadaşları ile İlçe Milli Eğitim Müdürümüze teşekkürü borç biliyoruz. 

        Yine köyümüz muhtarı ve bizlerin iş ve hizmetle ilgili talep ve isteklerini yerine getiren Ankara Büyükşehir Belediye başkanımız Mansur YAVAŞ ve tüm çalışma arkadaşlarına da çok teşekkür ediyoruz. 

        Bu vesile ile Büyükşehir Belediyemizce köyümüze kazandırılan ve de 1 Ekim 2022 cumartesi günü açılışı yapılacak olan(Açıldı) Kültür Evine katkı ve öncülük etmelerinden dolayı muhtarımız Şahin BÖLÜK’e, Mehmet AKYOL’a ve dernek yönetimine, yine Bakacak yolunun yapımında katkılarından dolayı Şahin BÖLÜK’e, Ali KAZAN ve Mehmet AKYOL’a ayrı ayrı teşekkür ediyorum. 

        Gerek telefonla arayarak gerek se mesaj yoluyla Mehmet AKYOL tarafından yapılan nazik davetlerine de teşekkür ediyorum. Özel bir sebeple aralarında olamayacağım içinde şimdiden köyümüze hayırlı olmasını diliyorum tüm köylülerime selamlarımı ve sevgilerimi sunuyorum. 

        Bir diğer dilek ve umudum ile öngörümde Büyükşehir yasasının değiştirilmesi, kaldırılması ve köylerimizin de köy olarak kalmasıdır. Bu süreçlerin tamamında hiç kimselere duyurmadan sessiz ve sedasız, olması gereken yerlerde de anında olmak suretiyle çok büyük bir uyumla süreçleri birlikte tamamlamamızdan dolayı köyümüz muhtarı Şahin BÖLÜK’e ve dernek yönetimine , yine bu süreçte kayıtsız şartsız benim yanımda duran Yukarı Çanlı Muhtarı Necip ORAL ve dernek başkanı Altan YILDIZ’a, Belpınar muhtarı Mehmet ÖZÇELİK ve dernek yönetimine, Salın muhtarı Eşref AKÖZ’e , Yağcıseyin muhtarı ve Hüseyin SARI’ya İyceler muhtarı Harun ERDEM ve Dernek yönetimine, Hıdırlar muhtarı Lütfullah TÜFEKÇİ ve dernek Başkanı Yusuf BAKİ’ye, Kasımlar Muhtarı Ali İhsan ALKAN’a , Süleler muhtarı Ahmet ŞENAY’a… ve bu süreçte benim ve köyümüzün yanında duran tüm hemşerilerimize sevgiler teşekkürler. . 

        Biz köyümüzün yaylalarını, meralarını ormanlarını, hazine arazilerini atalarımızdan babalarımızdan devir aldık şimdi sıra bizde, çocuklarımıza torunlarımıza ve gelecek nesillerimize de aynı şekilde intikal ettirmek bu hikâyeyi yazmak da bana ve hepimize nasip oldu ne mutlu bizlere. 

        Köyümüzde hiçbir ikilik yaratılmasına müsaade etmeyeceğiz kesinlikle bir ve beraber olduğumuzda çok daha güçlüyüz en büyük örneği bu benim son yaptığım çalışmalardır ben sizden aldığım güçlerle bunları yaptım başardım ne mutlu bana, ne mutlu biz Yukarıkese köylülere… 

        Sizlerin teşekkürleri duaları bana güç verdi benim için, bizim için Sipahiler neyse Seyhamamı odur, orta mahalle odur, aşağı mahalle odur, yukarı mahalle odur yani biz bir ve bütünüz hiçbir kimse bizim aramıza nifak sokamayacağı gibi ikilik de yaratamaz hem müsaade etmeyiz hem de hep birlikte güçlüyüz, hep birlikte büyürüz ne mutlu biz Yukarıkese köylülere..

        Köyümüz meraları ile ilgili ben bu çalışmaları yaparken köyümüzde büyükbaş ve küçükbaş hayvan yetiştiriciliğinin ne kadar önemli olduğunu meralar açısından çok iyi gördüm ve anladım. Bu sebeple köyümüzde hayvan yetiştiriciliği yapan İbrahim KAZAN, Yavuz KAZAN’a Beyler DÜNDAR'a, Süleyman AKTAŞ’a Mehmet Ali AKSU'ya, Habip AKBULUT’a, İdris YALÇINKAYA’ya ve diğer hayvan yetiştiriciliği yapan ve yapacak olan herkese köyüm adına ülkeme kattıkları katma değer adına teşekkürü borç biliyorum. 

        Kısacası şov yapmadan SESSİZ SEDASIZ eylemi yapıp sonra söylemi yapmak ve yapılanları sizlerle paylaşmak prensibimdir bu şekilde de bu süreçlerin hepsini bir bir tamamlayıp sizlerle paylaşıyorum yazıyorum. Vatan mevzu bahisse gerisi teferruattır. 23 Ağustos 2022 tarihli yazımda teşekkür bölümünde Sayın Cumhurbaşkanımızın Özel kalem müdürü Büyükelçi Hasan DOĞAN ve Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanımız Sayın Murat KURUM’a teşekkürlerimi, sevgilerimi, saygılarımı, şükranlarımı bildirmiştim şimdi tekrar tekrar arz ediyorum, saygılarımı sunuyorum. Sevgilerimle ve selamlarımla. 

 30 Eylül 2022 Kazım SARI

Köyümüz Ardıç merası ile ilgili

 

SEVGİLİ KÖYLÜLERİMİZ GÖZÜMÜZ AYDIN

    Sevgili Yukarıkese köylülerimiz özel bir şirket tarafından köyümüze ait takribi 900 dönümlük Ardıç meramıza ve sonrası diğer meralarımıza güneş tarlası GES (GÜNEŞ ENERJİ SİSTEMİ) kurulması planlanan ve yapımı ile ilgili son aşamaya gelinen güneş tarlası GES kurulması projesi ile ilgili işlemler önce Ankara Valiliği, Ankara İl Tarım Orman Mera Komisyonu'nun 17 Ağustos 2022 toplantısının gündeminden geri çektirilmiş, sonrasında da tamamen durdurulmuş olup köyümüz, Ardıç meramız ve diğer meralarımıza kesinlikle GES kurulmasının önlenmiş olduğunu büyük bir sevinç ve gururla sizlere müjdeliyorum.

    Bu konuda benimle aynı düşüncede olup ,aynı duruşu gösteren tüm köylülerime ve de benim mesajlarımı telefonlarımı cevaplayan talep ve isteklerimi yerine getiren Ülkemizin, Memleketimizin ve Yöremizin gururu ve değerleri Cumhurbaşkanımız Özel Kalem Müdürü Büyükelçi Sayın Hasan DOĞAN'a, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Sayın Murat KURUM'a ve tüm kamudaki görevli ve yetkililerimize şahsım ve tüm köylülerimiz civar köylerimiz ve Kızılcahamam'ımız adına teşekkürlerimi, sevgilerimi, saygılarımı  ve  şükranlarımı sunuyorum..!

    Bilindiği üzere Kurban Bayramı öncesi Arefe günü, Ardıç meramızın kurtarılmasıyla ilgili 8 Temmuz 2022 tarihli köyümüzde yaptığımız toplantıda açıkladığım üzere Ardıç meramızı vermeyeceğimizi,tek başıma da olsam mücadelemi köyümüz adına sonuna kadar yapacağımı, avukat tutmak gerekirse kendim tutacağımı açıklamış ve sizlere söz vermiştim. 8 Temmuz 2022'den bugüne 23 Ağustos 2022'ye kadar bir günlük tutar gibi yaptığım tüm çalışmaları,görüşmeleri ve bu konuda oluşmuş ve oluşturulan evrakları yine köyümüz değerlerinden Mevlüt Aktaş, Ahmet Akif Sarı'ya ve köyümüz muhtarı Şahin Bölük'e bir bir yazmış, göndermiş, bugün de ilk müjdeyi onlara vermiş ve sizlere de buradan bilgi vererek geçtiğimiz hafta 17 Ağustos 2022 itibariyle önce Mera Komisyonunun gündeminden bu kararı geri çektirerek sonrasında da tamamen durdurmuş olduğumuzun sevincini, gururunu tüm köylülerimize müjdeliyor ve köylülerimizin de bu sevinci ve gururu birbiriyle paylaşmalarını istiyor ve rica ediyorum.

    Önümüzdeki günlerde de köyümüzde bu konuda bir toplantı yaparak yaptıklarımızı ve nasıl başarı elde ettiğimizi de sizlere anlatacağımın bilinmesini önemle duyuruyorum.Biz dava açmayacağız artık bizim dava açmak, avukat tutmak gibi bir problemimiz kalmamıştır, sorun bir daha gündeme gelmemek üzere kökten çözülmüştür.

    Bu süreçte benimle beraber olup,bana inanan ve güvenenlere teşekkürlerimizi borç bilir, bu süreçte benim yanımda durmayan,meralarımızın kurtarılmayacağını düşünen ve yayan köylülerimize ise köyümüzün sahipsiz olmadığını, dün köyümüze sahip çıktığımız gibi bugün de yarın da köyümüze sahip çıkacağımızı taşına, toprağına, ormanına, merasına, insanına sahip çıkacağımızın bilinmesini önemle sizlere duyuruyorum.

         Sevgi ve selamlarımla..  

                    Kazım SARI  23.08.2022

27 Ekim 2022 Perşembe

Seyhamamı Mehmet Akyol Anlatımı ile


SEYHAMAMI

Kızılcahamam’ın Yukarı Kese Köyü’nün Seyhamamı tarihi özellikleri olan müstesna bir yerleşim alanıdır. Yılların ötesinden tarihe göz atıldığında burada öylesine özellikler ve güzellikler yaşanmıştır ki tarifi mümkün değildir.

SEYHAMAMI denilince ilk akla gelen tarihi özellikleri ve hala ilkelliğini diri tutan şifalı kaplıcaları gelir. Bu kaplıcalar özellikle fıtık, romatizma başta olmak üzere birçok derdin devasıdır.      * Muhteşem bir vadiyi süsleyen yerleşim alanının değişik bir coğrafi ve tabiat özelliğine sahip Seyhamamı’nın tarihi yaşam güzellikleri ile doludur. Mesela burada eski zamanlarda pazar dururdu.  Pazarda sebzesini, meyvesini, yağını, yoğurdunu, peynirini, sığırını, davarını burada satar ihtiyacını giderirdi. Her şey organik olduğundan Ankara ve civar il ve ilçelerden vatandaş özel olarak gelirdi.

YA PİYRAM mevsimi ?... Bu vadide Piyram kuyusu vardı. Her bir kuyuya 30-40 davar asılırdı. Davarlar asıldıktan sonra kuyuların ağızları hiç delik olmayacak, duman çıkmayacak şekilde çamurla sıvanırdı.      Piyramlık davarların erkeç, teke ve keçi olması daha muteber olurdu. Çünkü yağlı olmaması gerekirdi, zaten yağlı hayvan asma işlemleri olmadan çam yarması odunla kızdırılan kuyularda asılınca yağları erirdi. Belli bir saat bekledikten sonra asılan davarlar pişmiştir artık, kuyuların açılıp yüzlerce davarın çıkarılması esnasındaki enstantane görülmeye değerdi. Bu kargaşa ortamında şimdiye kargaşa ortamında piyramların karıştığı vaki olmamıştır. 

Piyramını alan koşarak çayırlarda bekleyen aile efradının yanına gider, saatlerce öncesinden hazırlanmış bazlamalı, börekli, çörekli, meyveli sofra bir başka anılarda iz bırakırdı adeta. Özellikle son bahar mevsiminde harman kaldırıldıktan sonra hem senenin yorgunluğunu gidermek ve tertemiz olmak için kadın ve erkeklerin ayrı ayrı yıkandıkları hamamlar tıklım tıklım dolar, tarihe malolacak hamam sohbetleri yapılırdı. Hey gidi hey o zamanlar hey…     

Bir Osman Çavuş ardı (Rahmetli Ayşe teyzenin kocası ) Ne adamdı o Allah’ım… Öylesine yakışıklı ve ihtişamlıydı ki lafı dinlenir, hatırı sayılır, misafirperverliği ile ün yapmış bir zatı muhteremdi (Allah Rahmet eylesin ) Aynı şekilde rahmet’i rahmana uğrayan Osman Çavuş’un eşi Ayşe Hanımefendindeki asalet hiç unutulur mu?... Yaşlandığı günlerde bile bir başka zarafeti, misafirperverliği, kadirşinastlığı ile herkesin takdirini kazanmış bir hanımefendiydi. *

Mehmet Dündar’ın lokantasında organik ürünlerden yapılan yemekleri, müşteriyi nimet sayan Seyhamamının yerlileri, rahmetli Esat Çavuşun alabildiğine yüksek sesle konuşmaları, Topal Salimin-Tek bacaklı topal Osmanın vadiyi çınlatan sedalarla kendilerini ispat etme gayretleri, pansiyonlara müşteri edinebilmek için gayret gösteren hanımlar, ancak daha önemlisi pansiyonların dışında Seyhamamı’nda bulunan otelin işletmecisi Dursun Dündar’ın kalenderliği ve misafirperverliği (Halen devam ediyor ) hiç unutulur mu ?

Alıntı 
Mehmet Akyol
Başkentliler Haber

13 Ağustos 2021 Cuma

ÇITAKLARIN KÖKENİ


   ÇITAKLARIN KÖKENİ İLE KIZILCAHAMAM VE CİVARINDA ÇITAK VARLIĞI 
      Osmanlı döneminde, Ankara sancağının Çubukabad, Yabanabad ve Şorba, bugün ise Çubuk ve Kızılcahamam ilçelerinin sınırlarının içindeki Aydos , Hodulca, Kavak, Şorba ve Mire dağlarından oluşan dağlık bölgede yer alan köylere/mahallelere, genel olarak bölge halkı tarafından “çıtak köyleri” ya da “yıldırım köyleri” denilmektedir. 
       Bu çevredeki köylerde yaşayan halk, bir şekilde kendilerini Yıldırım Bayezid ile Timur arasında yapılan 1402 Ankara Savaşı’na kadar götürmekte ve kendilerini bir şekilde yıldırım Bayezid tarafında yer alan kimseler olarak tanımlamaktadırlar. Bu çerçevede, günümüzde çubuk ve Kızılcahamam ilçeleri sınırları içinde yer alan yirmi bir köye ve burada yaşayan halka “yıldırım ahalisi” de denildiği gibi bu ahali “Yıldırım Ahalisi Derneği “altında da dernekleşmiştir.(1) 
        Yıldırım köyleri olarak bilinen ya da kendilerini o şekilde tanımlayan köylerden Çubuk ilçesinde on dört köy, Kızılcahamam ilçesinde de yedi köy bulunmaktadır. 
        Genelde Kızılcahamamlıların tamamına özelde ise bu köylerin halkına “ÇITAK” denilmektedir. Peki, Kızılcahamam’ın bütün ahalisi Çıtak mı yoksa belli bir bölgesi için tesmiye edilen isim daha sonra bütününe mi şamil kılınmıştır? Bu soruya cevap vermeden önce Çıtak kelimesi nereden geliyor Çıtak’lar kimdir sorusunun cevabını bulmak gerekir. Bugünkü Bulgaristan ve civarına seyahat eden                Evliya Çelebi seyahatnamesinde özellikle Dobruca’da karşılaştığı Çıtak isimli bir toplulukla ilgili : “çağatayî ve rûm nogayı gözlü, çıtak sözlü, beyâz bulgar yüzlü dilberânları olur. Ekser vasatü’l-kâme tüvânâ ve zeberdest ve ehl-i zevk âdemleri olur. A’yânı akmişe-i fâhire ve çuka-i gûnâ-gûn giyerler. Ve ekseriyyâ cümle halkı eflâk ve boğdan tüccârlarıdır. vasatü’l-hâl olan fukarâları hâline göre elvân bezlere kaplı kürkler giyip başlarına tatar kalpağı giyerler. Askerî tâ’ifesi yine tatar gibi eğerli atlara süvâr olup sadak taşırlar, bunlar tatar seferinde yortarlar. Tatar-şeh kavmidir, ammâ bunlar başka dobruca kavmidirler. Tatar ve Bulgar ve boğdan ve Eflak’tan mütevellit olmuş kavm-i Çıtak’tır. ibtida âl-i Osman’da Orhan Gazi evlâdı Süleyman şâh askerlerinden tenasül bulup kalmışlardır. andan Yıldırım Bayezid hânî’de tatar ile şehir müzeyyen olup valideleri tatar ve Bulgar ve eflâk ve boğdan olup bir gûne çıtak kavmi olmuşlardır.”(2) diye bahsetmiş olup ” Çıtak’ları “Bulgar-tatar-Rumen-Moldovyalı” gibi çeşitli halkların karışımı” olarak nitelemiştir. 
        Evliya Çelebi’nin çıtaklarla ilgili tanımlaması çok ciddi bir araştırmaya dayanmamakta orada irtibatta olduğu kişilerin yalan yanlış ifadelerinin de karıştığı bir tanımlamadan ibarettir. Zira, 1223 yılında don nehri boyunda kuman-rus ordusu ile moğol ordusu arasında yapılan savaşta ağır bir yenilgiye uğrayan Kumanların bir kısmı Macaristan’a, bir kısmı da Tuna’yı geçerek, kimisi Makedonya’ya, kimisi tuna boylarına ve plevne-teteven civarına yerleşerek Müslüman olup “Pomak” adını almışlar, kimisi de 200 yıldan bu yana dobruca’da biriken ve Müslümanlaşan Kumanlara katılmışlardır. 
         Bu sonuncular, on birinci yüzyılın başlarından(1010) beri Müslüman olmaya başlayan Peçeneklerle karışmışlar ve “melez” anlamına gelen “Çıtak “(çitmek:birleştirme) adıyla anılmışlardır. Bir kısmı da Hristiyan uzlarla(gagauzlarla) karışmış, onlara da çıtak denmiştir.(3)
        Bu bakımdan Evliya Çelebi, seyahatnâme’sinde dobruca “Çıtak kavminden bahsederken, yerli halktan aldığı kulaktan dolma bilgilerle yanılgıya düşmüş ve bu kavmi “tatar-Bulgar-Rum-Moldovyalı gibi çeşitli kavimlerin karışımıdır” diye tarif etmiş ve dillerinden örnekler vermiştir. Çıtakların alevi mi Sünni mi olduğuna dair bir kayıt bulunmamakla beraber balkanlardaki Alevilerin Anadolu’dan buraya yerleştirilen oğuz-Türkmen-Yörük taifesi olduğunu düşündüğümüzde aslen Kıpçaklardan gelen çıtakların alevi olmaması iktiza (gerekmekte) eder… 
         1402 Ankara savaşında Yıldırım Beyazıt’ın ordusunda yer alan Çıtak’larına bir kısmının savaş sonunda balkanlarda yaşadıkları ormanlık olan dobruca’ya benzeyen Yabanabad’a yerleşmeleri dışında Çıtak'lar 93 harbi denilen 1877-1878 Osmanlı- Rus savaşı ve 1912 balkan savaşlarından sonra, bazıları ise 1914-1915 yıllarında Anadolu’ya göç ederek Ankara, Balıkesir, Eskişehir, Tekirdağ, Çanakkale gibi Anadolu’nun değişik yerlerine yerleşmiştir.(4) Bazıları Çıtakların Yörük olduğunu iddia etse de bunun gerçekliği yoktur. 
         Osmanlılar balkanları feth ettikleri zaman buralarda daha evvel gelmiş Bulgar, Peçenek, kuman gibi İslavlaşmış yahut Bizans’ın tesiri ile Hristiyan olmuş Türklere tesadüf etmişlerdi. Rumeli’de ve hassaten Makedonya’da Türkler kendilerini iki kısma ayrılıyorlardı. Yörükler ve Çıtaklar… Çıtak'ların şiveleri ile Yörük şivesi birbirinden farklı idi. 
        Yörük şivesi daha ziyade Anadolu’yu hatırlatır. Birçok kelimeler Anadolu’dan getirildiği gibi muhafaza edilmiştir. bu fark sade lisanda değildir. Kıyafette gelenek ve görenekte şarkılarda kendini gösterir. (5) Sonuç olarak Çıtak ismi Kızılcahamam’lılarla birlikte anılsa da aslında Yıldırım Beyazıt ile beraber Timur’la savaşmak üzere dobruca bölgesinden gelen ve bugünkü Kızılcahamam ve Çubuk ilçelerine bağlı olan Yıldırım köylerinin ahalisinin ismidir. Kızılcahamam ahalisi daha ziyade Oğuzların değişik boylarına mensup bulunmaktadır. 
          Zira Kızılcahamam ve çevresinde Kınık, İğmir, İğdir, Kızık, Çamlıdere’de Peçenek, Bayındır, Çubuk’da Çavundur, Ayaş’ta Bayat gibi birçok köy Oğuz Boyu isimlerini taşımaktadır Ayrıca, Anadolu Selçuklu Sultanı Alâeddin Keykubat zamanında Ankara ve Kastamonu çevresine dağınık halde 100.000 çadırlık Kayı Boyundan Türkmenlerin yerleştirildiği diğer birçok Oğuz boyundan Türkmenlerin de aynı bölgeye yerleştirildiği bilinmektedir. 
         Çıtak’ların “ÇİTİ AK” kelimesinden geldiği iddiasına gelince Anadolu’yu fetheden Türk’lerin Fetihten sonra Bizanslıların Anatolia dedikleri toprakların adını Anadolu’ya çevirerek Türk’leştirdiği bir gerçekken bu isimlendirmenin Selçuklu askerlerinin Kırgız Ebe* ’ye “ana doldur, ana doldur” demesiyle bir alakası yoksa Çıtak kelimesinin de “çiti ak” tamlamasından geldiği iddiasının hiç bir gerçekliği yoktur. 
                                            UFUK DORUK
(1) çubuk ve Kızılcahamam’da yıldırım/çıtak yerleşmeleri, Hüseyin çınar 
(2) evliya çelebi seyahatnamesi 
(3) 16. yüzyıl Osmanlı tahrir defterlerine göre Gagavuzlar Ahmet hasan cebeci
(4) Peçenek-oğuz kökenli çıtak Türklerinin dili üzerine Hanife gezer 
(5) 19. asırda Makedonya yürük folkloru, gökçen İbrahim
 *Kırmızı Ebe

24 Haziran 2019 Pazartesi

“Kiseköy”, “Kise-i Balâ”, “Yukarı Kise


YUKARIKESE
             Eski adı “Kiseköy”, “Kise-i Balâ”, “Yukarı Kise” olan köy, ilçenin kuzeyinde, 1365 metre rakımda, Köroğlu Dağları’nın güney plato düzlüğünde bir orman köyüdür. Kızılcahamam-Çerkeş karayoluna 3 km, ilçe merkezine ise 35 km uzaklıktadır.  Ayrıca Seyhamamı ve Sipahiler mahalleleri vardır.
           “Kis” kelimesi Anadolu’da taş, kum, kil ile karışık kaynaşmış sert tabaka; bir çeşit taşlı toprak anlamında kullanılmıştır. Yukarıkese Köyü’nünde toprak yapısı bu tarife uygundur.
Osmanlı’nın kuruluş yıllarında bölge, Ulu Bey ve oğlu Binari Bey’in hakimiyeti altındadır. Günümüzde Seyhamamı’nın bulunduğu yere “Kilise” Köyü denilmektedir. Burada Roma dönemine ait bir kilise ve hamam kalıntıları bulunduğu için “Kilise” adı verilmiştir.
             Yıldırım Bayezid Han tarafından bu köy Ulu Bey soyundan İskender Bey b. Muhammed’in evladından Binari Bey’e mülk olarak verilir. İskender Bey, bu kiliseyi camiye çevirir. Cami, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından onarılmış ve günümüzde ibadete açıktır. Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi’nde “Kese köyünde vaki Hamam mevkiinde İskender Bey Camii Şerif Vakfı” olarak kayıtlıdır.
1463 yılı vakıf kayıtlarında “Seğ Ilısu’da (Sey Hamamı) Hasan Şeyh elinde bir çiftlik yer ve bir değirmen Seğ Ilısu’na vakf etmiş, kadimü’z zamandan defterde mukarrer yazılmıştır” ibaresinden Şeyh Hasan’ın Seyhamamı Köyü’nde bir çiftlik yer ve bir değirmeni kamu yararına vakfettiği anlaşılıyor.
1530 yılı kayıtlarında ise Hasan Şeyh’in vakfı “Hüseyin Şeyh Zaviyesi” adını alır.

            Fatih Sultan Mehmed, bir çiftlik yeri ve değirmeni, yolculara ve misafirlere hizmet etmek şartıyla Hüseyin Derviş’e “sadaka” olarak verir. Hüseyin Derviş’ten sonra bu vakıf, Binari Bey oğullarına verilir. Sey Hamamı harap olduğu için hamamın tamir edilerek hizmete açılması için bu vakfın mülklerinin tasarrufu Musa oğlu Hüseyin’e verilir. Kilise (Seğ Ilısu) Köyü ise İskender Bey’in tımar mülküdür. İskender Bey, Binari Bey’in oğlu olup, Candaroğulları ile bir ilişkisi yoktur.

KÖYÜMÜZÜN TARİHİNE IŞIK TUTACAK RESMİ GAZETE

https://www.resmigazete.gov.tr/arsiv/4310.pdf



İkinci Mahmud döneminde Şeyh Hasan Vakfı’nın Seğ Ilısu’da bir değirmen, bir çiftlik yer, bir hamam, bir köprü ve bir hanı olduğu, bunların gelirlerinin de yolculara ve misafirlere harcanması şart kılınmıştır. Ayrıca Kilise Köyü ahalisi de bu vakıf akarlarına bakmak, korumak ve onarmak şartıyla avarız ve nüzül vergilerinden muaf tutulmuştur
.

              1815 yılında Kilise Köyü ahalisi, Seğ Hamamı ile hanın harap olduğunu ve onarımının yapılmasını ister.
                    Sey Hamamı ve Kızılca Hamam’ın bakımlarından bölgede oturan köy ahalisi sorumlu olup, bu görevleri karşılığında da vergiden muaf olurlar.
1815 tarihli bir belgede “Ankara’nın Şorba kazası Kilise Karyesi ahalisi han ve hamamın tamir edilmemesi cihetiyle tekâliflerini vermediklerinden, han ve hamamın tamiri ve hissesi tekaliflerinin verilmesi için emir yazılması” istenir.
            “Yabanabad Kazası’nın bazı köylerinden bir kısım kimselerin arazilerini fuzuli olarak ekip kendilerini rahatsız ettiklerine dair Şorba Nahiyesi’nin Kilise-i Bala Karyesi’nden Gamsız oğlu  Durmuş’un verdiği arzuhale göre durumun tahkiki.”
             1776 yılında Murtazaâbad Malkoçoğlu (Halkavun) Köyü’nden Katipoğlu Seyid Mehmed ve Yabanâbad Yukarıkise Köyü’nden Çil Ahmet, “ayan”lık***  iddiasında bulunurlar. Ahaliden haksız yere vergi toplarlar. 1784 yılında Çil Ahmet oğlu Hasan bir süre sonra yakalanıp Aytuz Kalesi’ne kapatılır. Fakat Çil Ahmet kale dizdarının kızı ile evlenip kaçar. Bu olay üzerine kale dizdarı ile Çil Ahmet ’ in yakalanıp başlarının kesilerek İstanbul’ a gönderilmesi emrolunmuşsa da Çil Ahmet ’in bundan sonra ne olduğu bilinmiyor.
       Sipahiler Mahallesi’nde andezit taşından yapılmış çeşmenin**** Osmanlıca kitabesinde ”Sahibülhayrat Kemal oğlu Mehmed sene 1291” yazılıdır. 1874 yılında yapılan çeşmenin suyu akmaktadır.
 ***Çeşme ısbalar camisinin yanından hıdırlara giden yol üzerinde bakımsızlıktan harap olmuş vaziyette olup, gövemligilin seliminoğlu ipremin hayvanlarının ayakları altında ezilmektedir. (kimse de dur diyemiyor) ısbaaların çok bostanını sulamıştır.  Çocukluğumda Akkaşgilin Yusuf amcam ve kezban yengemin bu çeşmenin suyu ile sulanmış yırmık gibi yeşil sovanlarını hindi (gülü) gibi marullarını çok yerdik Allah rahmet eylesin. Şimdi çeşmenin ne suyu akıyor ne de bosdan suluyor. ne de o eski tatlar gözellikler yok. çünkü eskiyi koruyan yok!

       1840 yılında Şorba kazasına bağlı olan Kiseköy, 33 hanedir. Cumhuriyet döneminde önce Yabanabad kazası Kızılcahamam nahiyesine bağlanan Yukarıkise, daha sonra Kızılcahamam Güvem bucağına bağlanır.
        v   Bölgede işletilmiş linyit ocağı vardır.**
1960 yılında 768 nüfuslu, 1975 yılında 246 nüfuslu, 1990 yılında 286 nüfuslu iken 2007 yılı adrese dayalı nüfus sayımında 156  kişiye düşer.


Abdülkerim Erdoğan, Geçmişten Günümüze Kızılcahamam-Çamlıdere, Esyav Yayınları, Ankara, 2010
      
 **Linyit ocağı çeyil ile çıkrığın arasında iki oluklunun böğründeydi. bu gün işleten gibi orası da yok oldu gitti. 
2022 yılında gördüğüm bir haberde burada tekrar yarma usulü Linyit araması yapacaklarmış, hıdırların alt yanda da bentonit araması yapılacakmış dediler. Sağolsun Kazım Sarı Arduç merasına yapılacak güneş enerji sistemlerinin kurulmasını engellediği gibi buralarla da ilgilendiğini söylemiştir.. devlete yazdığı yazı alltadır.********

*** ayan :  osmanlı döneminde belirli bir bölgede güç kazanmış toprak ağaları veya "beyler" i
Osmanlı döneminde belirli bir bölgede güç kazanmış yerel toprak beylerini ifade eder.



*******

ANKARA İLİ KIZILCAHAMAM KAYMAKAMLIĞINA  
KIZILCAHAMAM / ANKARA  

İLGİ :  E-53430385-220.02-4701396  sayılı Valilik yazısına Kaymakamlığın 2742 derkenar havaleli yazı  

KONU :  Ankara Valiliği Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü'nün E53430385-220.02-4701396  sayılı yazısına Kaymakamlığınızca 05/10/2022 tarih, 2742 derkenar havaleli yazı ve ekindeki ilandaki  Benkar Madencilik tarafından çıkarılacak olan  Bentonit ve Kömür madenlerinin aranması ve çıkarılması sırasında oluşabilecek olumsuz etkilerden etkilenmemek için beyanlarımdır.  

Ankara Valiliği Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü'nün E-53430385220.02-4701396 sayılı yazısına Kaymakamlığınızca 05/10/2022 tarih, 2742 derkenar havaleli yazı ve ekindeki ilanı öğrenmiş bulunmaktayım.

Bu yazıya istinaden öncelikle Benkar Madencilik tarafından çıkarılacak olan Bentonit ve Kömür madenlerinin aranması ve çıkarılmasına itiraz ediyorum.

Benkar madencilik tarafından maden aranması ve çıkarılmasını kabul etmemekle beraber maden arama ve çıkarılması sırasında oluşabilecek olumsuz etkiler için yapılacak olan ÇED toplantılarından bilgilendirilmem, ÇED toplantılarına katılmam, maden çalışmalarından dolayı maddi ve manevi mağdur edilmemem,  İğceler, Yukarıkese, Yukarıçanlı ve Hıdırlar mahallerindeki ortağı bulunduğum taşınmazlar üzerindeki her türlü hakkımın saklı tutulmasını istiyorum.  

İtiraz dayanaklarım;  

1) 29/07/2002 tarihli 31907 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Çevresel Etki  
Değerlendirmesi Yönetmeliğinin Birinci Bölümündeki Madde 4-(1) ün (b), (h), (o), (s), (t), (u) bentleri, Madde 4 (aa) bendi, Madde 6 nın (b) bendi, Madde 8 in (4) bendi, Madde 9 un (1), (2), (3), (5) bentleri, Madde 11 in (3), (4) bentleri, Madde 17 nin (1) bendi uyarınca duyarlı bölgede  bulunmam  
2) 2872 Sayılı Çevre Kanunu ve İçme-Kullanma Suyu Havzalarının Korunmasına Dair Yönetmeliğe dayanılarak çıkarılan 29.12.2021 tarih 3713451 sayılı "Bakanlık Olur"ları ile
10.01.2022 tarihli yerel gazetelerde yayınlanarak yürürlüğe giren ASKİ kararında ÇED 1 ve ÇED 2 alanlarının Su havzası kapsamında bulunması  
3) Her ne kadar Benkar Madenciliğin hazırlattığı PTD dosyasında olumsuz etkilerin azaltılacağı yazılsa da yıllık 20000 ton bentonit ve yıllık 20000 ton kömür madeninin aranması, çıkarılması ve taşınması sırasında yarılma, çökme, deprem oluşabilir, toz bulutları, gürültüler, çevre kirliliği ve gürültü kirliliği oluşturacaktır.  
4) ÇED 2 alanı 15095 hektar ormanlık alanda 45 adet yarma noktası açılması demek, 15095 hektar ormanın (oksijenimizin) yok olması, demektir.  
Her türlü maddi ve manevi zararlarımın giderilmesi, her türlü haklarımızın saklı tutulması esasen Bentonit ve Kömür çıkarılması istenen bu bölge İğceler, Hıdırlar, Kasımlar, Yukarıkese ve Seyhamamı kaplıcaları, Yukarıçanlı, Belpınarı, Salın, Yağcıhüseyin, Beşkonak, Kavaközü, Süleler, Ayvacık, Bulak, Kızılcaören, Güvem, Başköy deresi ve köyleri, Acısu deresi ve köyleri olmak üzere İğceler Kasımlar köyü hudutlarında bulunan bu bölge hem hudut olarak hem de yarma noktaları olarak Hıdırlar köyü ile iç içe, yerleşim alanına da takribi 200 metre, Yukarıkese köyü hududunda bir ucundan köy yerleşim alanına 300 metre, bir diğer ucu Sipahiler’den takribi 1,5-2 km, Yukarıçanlı köyüne yine kuş uçumu takribi 1,5-2 km, Belpınar köyüne 2,5-3 km, Salın köyüne kuş uçumu 5 km, Beşkonak köyüne yine kuş uçumu 4-5 km, Kavaközü köyüne 2 km, Seyhamamı Kaplıcalarına 5 km, Güvem beldesi, Ayvacık ve Bulak köylerine de takribi 7-8 km mesafede olduğu, yarma noktaları itibariyle de tüm bu köyler ve civar köylerin birebir etkilenmekte olduğu da ortadadır.

Tüm Kızılcahamam’ın havasını suyunu tarım ve hayvancılığını etkileyecek bir alandır. Bu bölgenin yarıçapı sadece 10 kilometre içinde kalan 30’un üzerinde köy ve yerleşim yeri bulunmakta Kızılcahamam’a da takribi kuş uçumu 15 kilometredir. Burada yapılacak bir madencilik araması çalışmaları sadece birbirine kuş uçumu 1 ila 3-5  kilometre mesafede olan köylerin halkını, havasını, suyunu, tarımını, hayvancılığını etkilemeyecek bu bölgedeki madencilik çalışmaları Ankara’nın temiz havasını, oksijenini sağlayan ormanlarımızı, tamamen Ankara’nın içme ve kullanma suyunu, tarımımızı ve hayvancılığımızı da sona erdirecektir.

 En önemlisi de Ankara’nın içme suyu havzası olan bu bölgemizin tüm Kızılcahamamızın ve köylerine, Çamlıdere ve köylerine, Bolu ili Gerede ve köylerine,Çankırı ili Çerkeş ilçesi ve köylerine özellikle Yumaklı, Saraycık’tan başlayarak Dereköy, Kadıköy, Halkaun Dikenli’ye kadar olan köylerine, bu bölgenin kuraklaşmasına, çoraklaşmasına, ormanlarının azaltılmasına ya da kurumasına sebebiyet verecek yer üstü Güneş Enerjisi(GES) ve Rüzgar Enerjisi(RES) ile  tabiatı kirletecek fabrikalar yanı sıra yeraltı maden arama işlerine Bentonit ve Linyit veya başka hiçbir maden işletme ruhsatının verilmemesi, işletilmemesi bizim bu bölgemizin olduğu gibi tüm Ankara’nın içme suyu olan takribi 10 kilometre altında Eğrekkaya Barajı, Akyar Barajı, Kurtboğazı Barajı, Çamlıdere Bayındır Barajı ve Gerede Barajları Ankara'nın içme kullanma suyunu karşılamaktadır.

Bu saydığımız havzanın dışında Ankara'nın içme ve kullanma temiz su ihtiyacını karşılayacak, hiçbir bölge ve havza bulunmamaktadır.

Dünyamızda ve ülkemizde iklim krizinin yaşandığı bu çağımızda, bu yüzyılımızda tüm Kızılcahamam ve köylerinde, Çamlıdere'de, Gerede'de ve Çankırı Çerkeş bölgesinde tabiatına, ormanına, merasına biz sahibi olduğumuz arsalarımıza, tarlalarımıza, yaylalarımıza, tarım alanlarımıza, otlak yerlerimize, Ankaranın akciğeri olan ormanlarımıza, hazineye ait arazilere yer altı ve yerüstüne bu tür hiçbir yatırım yapılmaması bizlerin ve tüm Ankara’nın temiz hava, temiz su, temiz gıdaya ulaşma ve yaşam hakkının korunması ve sağlanması için vazgeçilmez bir gerçek olduğu bilinmelidir.

Saydığımız tüm bu bölgenin ve Ankara’nın başka bir su kaynağından içme ve kullanma suyunu karşılama imkanı kesinlikle yoktur.

Her türlü enerjinin ve madenin, Bentonit, Linyit ve diğerlerinin başka bir kaynaktan ve başka bir şekilde karşılanması mümkündür ancak SUYUN BİR ALTERNATİFİ YOKTUR, tüm Ankara’nın içme ve kullanma suyunun bir başka kaynaktan kullanılma imkanı yoktur. 

Kısacası suyun ve su ihtiyacının bir başka şekilde karşılanma imkanı yoktur. Geçmişte 10-15 yıl önce bu bölgemizde kuraklık olduğunda, barajlarımızın suyu kuruduğunda, Ankaramızın içme suyunun Kızılırmak’tan karşılanması yoluna gidilmiş, Kızılırmak’ın ağır metal içeren suyunun ne kadar arıtılırsa arıtılsın özellikle yeni yapılmış binalarda galveniz boruyla yapılan tüm bina içi tesisatları, musluk ile bataryaları çürütmüş, çamaşır ve bulaşık makinalarını bozmuş, Ankara halkına ve kamuya milyarca lira hasar açmış ve vazgeçilmiştir. Bu suyu kullanan bizlerde ne tür bir hasar açtığı veya hastalık verdiği hakkında hiçbir açıklama ve araştırma bulunmamaktadır.

Söz konusu bölgenin, İlimize içme ve kullanma suyu temin edilen Eğrekkaya Barajı uzun mesafeli havza koruma alanında, yerleşik alanı dışında yer aldığı tespit edilmiştir. Kurtboğazı-Eğrekkaya-Akyar Barajı Havzaları için havza koruma planı ve özel hüküm belirleme çalışması gerçekleştirilmiş olup hazırlanan koruma planı ve özel hükümler 29.12.2021 tarih ve 3713453 sayılı bakanlık onayı doğrultusunda 10.01.2022 tarihinde yerel gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.

Bu proje ile su kaynaklarının koruma planları belirlenmiş olup, havzanın mevcut durumu (jeoloji, hidrojeoloji, hidroloji, imar vb.) ortaya konmuş, gelecekteki nüfus projeksiyonları hesaplanmış, yeraltı ve yüzey suları açısından havzadaki hassas bölgeler belirlenmiştir. Söz konusu koruma planının 44. maddesinde “Havzalar genelinde hazineye ait alanlarda ve orman içi kadastral boşluklar ile orman içi tanımsız alanlarda, ağaçlandırma faaliyeti yapılır.” hükmü ve ASKİ Havza Koruma Yönetmeliği İkinci Bölüm Madde 3’de “İçme ve kullanma suyu temin edilen su kaynaklarının kirlenmesine, miktarının ve su veriminin azalmasına, rejimin bozulmasına neden olacak hiçbir faaliyete izin verilmez.” Hükmünün yer aldığı yine 16 hektarlık ÇED Alanı içerisinde tapulu şahıs parselleri, orman mülkiyetinde parseller ve mera tescilinde parseller bulunmaktadır.

Bu parsellerde çalışma öngörülmemekle birlikte ileriki yıllarda bu parseller içerisinde çalışma yapılması söz konusu olduğunda tarım arazileri ile ilgili olarak “5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu”, mera arazileri ile ilgili olarak “4342 sayılı Mera Kanunu” hükümleri dahilinde Ankara İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü’ne, orman arazileri ile ilgili olarak 6831 sayılı Orman Kanunu hükümleri dahilinde Ankara Orman Bölge Müdürlüğü’ne başvuru yapılarak gerekli yasal izinler alındıktan sonra çalışma yapılacaktır. Hazine arazileri ile ilgili olarak ise yetkili kurum olan Milli Emlak Genel Müdürlüğü’ne, gerekli başvurular yapılarak gerekli tüm izinler alınacak olup, gerekli izinler alınmadan faaliyete başlanılmayacaktır." ibaresine istinaden, yapılması planlanan faaliyet alanının ilimize içme ve kullanma suyu sağlayan Eğrekkaya Barajı uzun mesafeli koruma alanında kalması sebebiyle, Kurtboğazı-Eğrekkaya-Akyar Baraj Havzaları Özel Hükümleri ve Koruma Planı Madde 42: "Havzalar genelinde mevcut orman alanlarının korunması esastır ve bu alanlarda yapılacak olan silvikültür çalışmaları tür çeşitliliğini azaltıcı nitelikte olamaz." ve Madde 43: "Havzalar genelinde mevcut orman alanları, mera arazileri ile İl Tarım ve Orman Müdürlüklerince tarımsal niteliği korunacak alan olarak belirlenen araziler üzerinde tarımsal amaçlı yapı haricinde herhangi bir yapı yapılamaz." amir hükümlerine tabii olduğundan, söz konusu hükümler doğrultusunda bahsi geçen projenin uygulanması mümkün ve  uygun olmayacaktır.  
Yukarıda arz ve izah etmeye çalıştığım hususların yanı sıra, ilgili kanun ve yönetmeliklere, Ankara Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü yazılarında belirtilen görüşlere, ASKİ Genel Müdürlüğü’nün ve Kızılcahamam Belediye Başkanlığı’nın uygun değildir görüşleri de dikkate alınarak bahsi geçen projenin uygulanması mümkün ve uygun olmayacağından durdurularak reddedilmesini istiyor, talep ediyor ve tüm bu köyler ve Ankaralılar olarak da bekliyoruz.

5,5-6 milyon Ankara halkının temiz içme ve kullanma suyu, temiz hava ve temiz gıdaya ulaşma ve yaşam hakkının korunmasını istiyor, talep ediyor ve kayıtsız şartsız bekliyoruz. Birlikte bir empati yapalım, Ankara’da bir iki ay değil sadece 3-5 gün içme ve kullanma suyunun kesildiğini bir düşünelim; evlerimizde, işyerlerimizde, lokantalarda, restoranlarda nasıl bir yaşamla karşı karşıya kalacağımızı da düşündüğümüzde susuz bir hayatın mümkün olmadığını ve olamayacağını, suyun vazgeçilmez olduğunu, her şeyin bir alternatifinin olduğunu ama suyun bir alternatifinin olmadığı gerçeğini yaşamış, anlamış ve öngörmüş oluruz.

Bunu düşünmeye ve bu empatiyi yapmaya devlette, kamuda, özellikle yetkisi, sorumluluğu olan teknik kişilerle, karar alıcı ve karar vericilerin özellikle de idari yargı organlarındaki hakimleri de bu hususları dikkat alarak karar vermeye davet ediyorum. Tüm bu hususlar çerçevesinde de bahsi geçen projenin uygulanmasının mümkün ve uygun olmayacağını, söz konusu projenin uygulanmasının durdurulmasını, iptal edilmesini istiyor ve talep ediyorum.  
Ayrıca yine Yukarıkese köyü hudutlarında, Yukarıçanlı köyü hudutlarına 200 metre mesafede Karaçolu ve Balabaz mevkiinde izinsiz ve ruhsatsız sondaj çalışmaları yapılan çalışmaların da durdurularak taleplerin reddedilmesini,  yine Yukarıkese köyü Seyhamamı sınırları ile Ayvacık köyü sınırlarının bitiştiği yerde orman alanı ve 101 ada 1 parselde yapılan maden aramacılığının durdurularak reddedilmesini, yine Alveren köyünde izinsiz ve ruhsatsız olarak yapılan maden aramacılığı ile ilgili kazı çalışmalarının da durduralarak reddedilmesi hususlarında Kızılcahamam Kaymakamlığınca da gerekli işlemlerin yapılmasını da istiyor, talep ediyorum.  
Ayrıca Kızılcahamam ilçemizin Çeltikçi beldesi Mahkemeağacin bölgesi, İka Maden A.Ş tarafından yapılan Linyit arama projesinin de yukarıda arz ve izah ettiğimiz üzere aynı gerekçelerle uygun olmayacağından reddilmesini istiyor ve talep ediyorum.  
Bir diğer dilek, önerim ve beklentim de Ankara’nın içme suyu havzası olan bu bölgemizin, Tüm Kızılcahamam ve köyleri, tüm Çamlıdere ve köyleri, Gerede ilçesi ve köyleri ile yazıda bahsettiğimiz Çerkeş ilçesi ve köylerinden bu tür hiçbir ruhsatlandırma işleminin yapılmamasını, başlatılmamasını ve hassasiyet gösterilmesini istiyor ve bekliyorum.
Yukarıda arz ve izah ettiğim hususların dikkate alınmasını talep ediyorum. 07.11.2022  

Yukarıkese mahallesi halkından  
Kazım Sarı



YUKARIKİSE KÖYÜ



=== Tarihçe ===
* Köyün tarihi Türklerin Anadoluya 1071 yılından itibaren girmesiyle başlar.
* Anadolu Beyliklerinin en önemlilerinden olan Candaroğulları Beyliği sınırları içindeki Yabanâbad, bu beyliğin, başta Osmanlılar olmak üzere diğer beyliklerle irtibat noktası konumunda ve beyliğin eğitim ve kültür merkezidir.
* Köyün bulunduğu bölge Asya ve Mezopotamyaya geçişte bir geçit yeri ve tarihi İpek yolu üzerinde bulunduğu için köy Türklerin eline geçmeden evvel çeşitli uygarlıklara ev sahipliği yapmıştır.
* Köyün bulunduğu yerde de bir kilise olduğu için kiliseköy olarak anılmış şu anda köyün mahallesi konumundaki tarihi  Seyhamamı kaplıcalarının bulunduğu yerde de bir kilise bulunduğu  muhtemelen Candaroğlu İskender Bey zamanında yıkılarak, yerine bir cami inşa edildiği ve ve köyün isminin KİSE KÖY (KİSEİ-BALA) olarak değiştirildiği ve Seyhamamı kaplıcalarına şifa ümidi ile gelen kişilere yardımcı olunması ihtiyaçlarının karşılanması için vakıf kurulduğu Osmanlı arşivlerinden anlaşılmaktadır.
* Köyün tarihine de en fazlada Ankara savaşında Timura karşı savaşan OĞUZLAR'IN, BOZOK BOYU, YILDIZHAN'LARIN *ÇITAK boyuna ait savaşçıların dağlık ve korunaklı bu bölgeyi geldikleri KARPATLARA benzetmişler ve barınak olarak kullanmışlar. Güzel iklimi ( 6 asır önce) ve * şifalı sularını (şimdiki gövel pınarı) beğendikleri, bu yerleri öncelikle yaylak olarak kullanmaları ve daha sonra bu yaylakları bazı aşiret mensuplarının kalıcı olarak kullanmaları ve yurt edinmeleri köyün tarihine bir ışık tutar.
=== Kültür ===
*Yukarıkese köyünün insanları gelenek ve görenekleri ve yaşam tarzları ile kendilerine özgü bir tarz sergilemişlerdir.
Mesela erkekle kadın arasındaki farklılık hissedilir derecededir.
Bazı yöre insanı gibi yalnız kadını çalıştırmak ve kendileri yan yatıp keyif çatmak gibi bir geleneğe sahip değillerdir.
Kadın da çalışır ama esas sorumluluk ve yükümlülük erkeğin omuzlarındadır.
Düğünleri, bayramları ve özel şenlik günleri ile de kendilerini ön plana çıkartırlar.
Mesela kına geceleri erkekler için ayrı kadınlar iç
in ayrıdır.
Erkekler sinsin oynayarak geçirirler günlerini, kadınlar ise sabahlara kadar türküler söylerler, kına yakarlar, istedikleri gibi eğlenirler.
Bu sırada delikanlılar sevgililerini bir kez yan gözle de olsa görebilmek, seyredebilmek için büyük uğraşı verirler ama kına gecesini korumakla mükellef koruyucular buna asla fırsat vermezler.
Gelinin alınacağı gün güreş meydanı kurulur, köyün gençleri ve çevre köylerden gelen davetlilerle güreş tutarlar bu müsabakalar ikindi saatlerine kadar sürer ve ondan sonra gelin alma merasimi başlar ki atlara binilir, silahlar atılır ve unutulmayacak anılara imza atılır.
*Bayramlarda ise namazdan sonra herkes birbiri ile bayramlaşır, daha sonra mahalleler arası silah atışları başlar.
Bilahare ortak hazırlanan yemekler yenir. Yemek çeşidi o kadar çoktur ki herkes daha çok yemek getirmek için adeta yarışır.
Bu arada mahalleler arası davetler başlar. Her mahalle diğer mahalleleri davet eder, yine gidiş gelişlerde silahlar konuşur. 
Giysi olarak kadınlar üç etek giyerler, başlarında tepelik olur; saçlar uzun örülür, bir daldan bir dala sarılıverilirdi.
Kızlar ise gelin olmadan önce tepelik yerine yazma ve altından saçları biraz görünecek şekilde çalınılırdı.
*Kışları köylerde yazları ise belli bir oranda yani 4-5 aylığına yaylalarda geçerdi. Yazın bitişi ile kışın başlangıç noktasında mandıralarda kalındığı da görülürdü. Ancak bu göç ailenin tamamen yaylaya veya mandıraya gitmesi anlamında değildi.
Köyden irtibat kesilmez ve mutlaka bağlantı kurulur, hatta büyükler köyde kalırlardı.
Yayla zamanları öyle estantanelerle doluydu ki, herkes yaylaya gitmek için gün sayardı. 
Çünkü davar ve sığırların çobanlara teslim edilmesinden sonra herkes kısa süre zarfında işini bitirir yayla şenlikleri başlardı. Hatta bazı zamanlarda bu eğlenceler sabahtan akşama kadar devam eder, bir de baksalar ki sığır ve davarları çoban gütmüş ve yerleşim alanlarına getirmiş olarak görülürdü.
Yaylalarda evler göçebeler gibi çadırdan değil bilfiil evlerden (çantı veya taş örme ev gibi) oluşurdu.
Herkesin sürü davarı, sığırı, oğlağı, buzağı olurdu. Çobanlarının yanında köpekler ve o köpeklerin ihtişamı herkesi imrendirirdi. Davarlar yaylımdan dönerken, daha sürü ufuktan gönür görülmez çobanlar tarafından silahlar atılır, yayladaki gençler ve karşı mahallenin gençleri buna mukabele eder ve karşılıklı atış yanlarındaki mermiler bitinceye kadar devam ederdi.
*Kise köylülerin gelir kaynağı olan keçi, tiftik (tüytük), inekler, manda (camız veya kömüş) koyun, kuzu, buzağı, malak (kömüş yavrusu) zaman içinde devletin yanlış politikaları yüzünden yasaklandı (ormanda otlatmadılar-meralara çıkarmadılar) veya nüfus kalabalıklaştıkça ve ekim alanları ve yaylaklar azaldığından köylüler köyden şehre göç etmek durumunda kaldılar.
Yine de hem şehirde, hem de köylerde yaşama istidadı gösteren Yukarıkiseköylüler eskiden olduğu gibi evlerini en muhkem şekilde yapmakta(geydana-çantı-taş örme gibi), ata miraslarına sahip çıkmaktadırlar.
Şehirlerde çalışarak, iş güç sahibi olarak emeklilik hakkına kavuşan kiseköylülerin çoğunlukla köylerine dönmeye başladıkları, devletin daha çok imkan vermesi halinde yeniden köylerde verimliliği geliştirme adına gayret gösterecekleri kesindir.
*önemli bir not:
*Şunu belirtmeden geçmemek lazım. Eskilerde belki fakirlik vardı.Yoksulluk vardı.Ama insanlar,akrabalar ve komşular arasında çok aziz bir yardımlaşma vefa ve insanlık vardı.
Çok yüksek bir ruh ve terbiye vardı.Hani Eshabı-Kiramdan biri bir savaştan sonra savaş meydanını ziyaret ediyor.
Yakın akrabasından biri ağır yaralıdır.Su içirmek istiyor.Akrabası yanında sahipsiz bir yaralının su dediğini duyunca, suyu önce ona ikram etmesini istiyor. Ona götürünce o zat bir yanındakinin sesini duyup önce ona götür diyor. Su üçüncu kişiye varınca vefat ettiği görülüyor .Geri döndüğünce 2. nin ve 1. nin de vefat ettiğini görüyor. Su elinde kalıyor. Ashabı kiram böyle yüce idi.
Eskiden köylülerimiz de öyle terbiyeli,yardımsever ve birbirini düşünürdü.
*Kaynak kişi: Araştırmacı Gazeteci Yazar Mehmet Akyol