YUKARIKESE
“Kis” kelimesi Anadolu’da taş, kum, kil ile karışık kaynaşmış sert tabaka; bir çeşit taşlı toprak anlamında kullanılmıştır. Yukarıkese Köyü’nünde toprak yapısı bu tarife uygundur.
Osmanlı’nın kuruluş yıllarında bölge, Ulu Bey ve oğlu Binari Bey’in hakimiyeti altındadır. Günümüzde Seyhamamı’nın bulunduğu yere “Kilise” Köyü denilmektedir. Burada Roma dönemine ait bir kilise ve hamam kalıntıları bulunduğu için “Kilise” adı verilmiştir.
Yıldırım Bayezid Han tarafından bu köy Ulu Bey soyundan İskender Bey b. Muhammed’in evladından Binari Bey’e mülk olarak verilir. İskender Bey, bu kiliseyi camiye çevirir. Cami, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından onarılmış ve günümüzde ibadete açıktır. Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi’nde “Kese köyünde vaki Hamam mevkiinde İskender Bey Camii Şerif Vakfı” olarak kayıtlıdır.
1463 yılı vakıf kayıtlarında “Seğ Ilısu’da (Sey Hamamı) Hasan Şeyh elinde bir çiftlik yer ve bir değirmen Seğ Ilısu’na vakf etmiş, kadimü’z zamandan defterde mukarrer yazılmıştır” ibaresinden Şeyh Hasan’ın Seyhamamı Köyü’nde bir çiftlik yer ve bir değirmeni kamu yararına vakfettiği anlaşılıyor.
1530 yılı kayıtlarında ise Hasan Şeyh’in vakfı “Hüseyin Şeyh Zaviyesi” adını alır.
Fatih Sultan Mehmed, bir çiftlik yeri ve değirmeni, yolculara ve misafirlere hizmet etmek şartıyla Hüseyin Derviş’e “sadaka” olarak verir. Hüseyin Derviş’ten sonra bu vakıf, Binari Bey oğullarına verilir. Sey Hamamı harap olduğu için hamamın tamir edilerek hizmete açılması için bu vakfın mülklerinin tasarrufu Musa oğlu Hüseyin’e verilir. Kilise (Seğ Ilısu) Köyü ise İskender Bey’in tımar mülküdür. İskender Bey, Binari Bey’in oğlu olup, Candaroğulları ile bir ilişkisi yoktur.
İkinci Mahmud döneminde Şeyh Hasan Vakfı’nın Seğ Ilısu’da bir değirmen, bir çiftlik yer, bir hamam, bir köprü ve bir hanı olduğu, bunların gelirlerinin de yolculara ve misafirlere harcanması şart kılınmıştır. Ayrıca Kilise Köyü ahalisi de bu vakıf akarlarına bakmak, korumak ve onarmak şartıyla avarız ve nüzül vergilerinden muaf tutulmuştur.
1815 yılında Kilise Köyü ahalisi, Seğ Hamamı ile hanın harap olduğunu ve onarımının yapılmasını ister.
Sey Hamamı ve Kızılca Hamam’ın bakımlarından bölgede oturan köy ahalisi sorumlu olup, bu görevleri karşılığında da vergiden muaf olurlar.
1815 tarihli bir belgede “Ankara’nın Şorba kazası Kilise Karyesi ahalisi han ve hamamın tamir edilmemesi cihetiyle tekâliflerini vermediklerinden, han ve hamamın tamiri ve hissesi tekaliflerinin verilmesi için emir yazılması” istenir.
“Yabanabad Kazası’nın bazı köylerinden bir kısım kimselerin arazilerini fuzuli olarak ekip kendilerini rahatsız ettiklerine dair Şorba Nahiyesi’nin Kilise-i Bala Karyesi’nden Gamsız oğlu Durmuş’un verdiği arzuhale göre durumun tahkiki.”
1776 yılında Murtazaâbad Malkoçoğlu (Halkavun) Köyü’nden Katipoğlu Seyid Mehmed ve Yabanâbad Yukarıkise Köyü’nden Çil Ahmet, “ayan”lık*** iddiasında bulunurlar. Ahaliden haksız yere vergi toplarlar. 1784 yılında Çil Ahmet oğlu Hasan bir süre sonra yakalanıp Aytuz Kalesi’ne kapatılır. Fakat Çil Ahmet kale dizdarının kızı ile evlenip kaçar. Bu olay üzerine kale dizdarı ile Çil Ahmet ’ in yakalanıp başlarının kesilerek İstanbul’ a gönderilmesi emrolunmuşsa da Çil Ahmet ’in bundan sonra ne olduğu bilinmiyor.
Sipahiler Mahallesi’nde andezit taşından yapılmış çeşmenin**** Osmanlıca kitabesinde ”Sahibülhayrat Kemal oğlu Mehmed sene 1291” yazılıdır. 1874 yılında yapılan çeşmenin suyu akmaktadır.
1840 yılında Şorba kazasına bağlı olan Kiseköy, 33 hanedir. Cumhuriyet döneminde önce Yabanabad kazası Kızılcahamam nahiyesine bağlanan Yukarıkise, daha sonra Kızılcahamam Güvem bucağına bağlanır.
v Bölgede işletilmiş linyit ocağı vardır.**
1960 yılında 768 nüfuslu, 1975 yılında 246 nüfuslu, 1990 yılında 286 nüfuslu iken 2007 yılı adrese dayalı nüfus sayımında 156 kişiye düşer.
ANKARA İLİ KIZILCAHAMAM KAYMAKAMLIĞINA
KIZILCAHAMAM / ANKARA
İLGİ : E-53430385-220.02-4701396 sayılı Valilik yazısına
Kaymakamlığın 2742 derkenar havaleli yazı
KONU : Ankara Valiliği Çevre Şehircilik ve
İklim Değişikliği İl Müdürlüğü'nün E53430385-220.02-4701396 sayılı yazısına Kaymakamlığınızca
05/10/2022 tarih, 2742 derkenar havaleli yazı ve ekindeki ilandaki
Benkar Madencilik tarafından çıkarılacak olan Bentonit ve
Kömür madenlerinin aranması ve çıkarılması sırasında oluşabilecek olumsuz
etkilerden etkilenmemek için beyanlarımdır.
Ankara Valiliği Çevre Şehircilik ve İklim
Değişikliği İl Müdürlüğü'nün E-53430385220.02-4701396 sayılı yazısına Kaymakamlığınızca
05/10/2022 tarih, 2742 derkenar havaleli yazı ve ekindeki ilanı öğrenmiş
bulunmaktayım.
Bu yazıya istinaden öncelikle Benkar Madencilik
tarafından çıkarılacak olan Bentonit ve Kömür madenlerinin aranması
ve çıkarılmasına itiraz ediyorum.
Benkar madencilik tarafından maden aranması ve
çıkarılmasını kabul etmemekle beraber maden arama ve çıkarılması sırasında
oluşabilecek olumsuz etkiler için yapılacak olan ÇED toplantılarından
bilgilendirilmem, ÇED toplantılarına katılmam, maden çalışmalarından
dolayı maddi ve manevi mağdur edilmemem,
İğceler, Yukarıkese, Yukarıçanlı ve Hıdırlar mahallerindeki ortağı
bulunduğum taşınmazlar üzerindeki her türlü hakkımın saklı tutulmasını
istiyorum.
İtiraz dayanaklarım;
1) 29/07/2002 tarihli 31907 sayılı Resmi
Gazetede yayınlanan Çevresel Etki
Değerlendirmesi Yönetmeliğinin Birinci Bölümündeki
Madde 4-(1) ün (b), (h), (o), (s), (t), (u) bentleri, Madde 4 (aa) bendi,
Madde 6 nın (b) bendi, Madde 8 in (4) bendi, Madde 9 un (1), (2), (3), (5)
bentleri, Madde 11 in (3), (4) bentleri, Madde 17 nin (1) bendi uyarınca
duyarlı bölgede bulunmam
2) 2872 Sayılı Çevre Kanunu ve İçme-Kullanma
Suyu Havzalarının Korunmasına Dair Yönetmeliğe dayanılarak çıkarılan
29.12.2021 tarih 3713451 sayılı
"Bakanlık Olur"ları ile
10.01.2022 tarihli yerel gazetelerde
yayınlanarak yürürlüğe giren ASKİ kararında ÇED 1 ve ÇED 2 alanlarının Su
havzası kapsamında bulunması
3) Her ne kadar Benkar Madenciliğin hazırlattığı
PTD dosyasında olumsuz etkilerin azaltılacağı yazılsa da yıllık 20000 ton
bentonit ve yıllık 20000 ton kömür madeninin aranması, çıkarılması ve
taşınması sırasında yarılma, çökme, deprem oluşabilir, toz bulutları,
gürültüler, çevre kirliliği ve gürültü kirliliği oluşturacaktır.
4) ÇED 2 alanı 15095 hektar ormanlık alanda 45
adet yarma noktası açılması demek, 15095 hektar ormanın (oksijenimizin)
yok olması, demektir.
Her türlü maddi ve manevi zararlarımın
giderilmesi, her türlü haklarımızın saklı tutulması esasen Bentonit ve
Kömür çıkarılması istenen bu bölge İğceler, Hıdırlar, Kasımlar,
Yukarıkese ve Seyhamamı kaplıcaları, Yukarıçanlı, Belpınarı, Salın,
Yağcıhüseyin, Beşkonak, Kavaközü, Süleler, Ayvacık, Bulak, Kızılcaören, Güvem,
Başköy deresi ve köyleri, Acısu deresi ve köyleri olmak üzere İğceler
Kasımlar köyü hudutlarında bulunan bu bölge hem hudut olarak hem de yarma
noktaları olarak Hıdırlar köyü ile iç içe, yerleşim alanına da takribi 200
metre, Yukarıkese köyü hududunda bir ucundan köy yerleşim alanına 300
metre, bir diğer ucu Sipahiler’den takribi 1,5-2 km, Yukarıçanlı köyüne
yine kuş uçumu takribi 1,5-2 km, Belpınar köyüne 2,5-3 km, Salın köyüne
kuş uçumu 5 km, Beşkonak köyüne yine kuş uçumu 4-5 km, Kavaközü köyüne 2
km, Seyhamamı Kaplıcalarına 5 km, Güvem beldesi, Ayvacık ve
Bulak köylerine de takribi 7-8 km mesafede olduğu, yarma noktaları
itibariyle de tüm bu köyler ve civar köylerin birebir etkilenmekte olduğu
da ortadadır.
Tüm Kızılcahamam’ın havasını suyunu tarım ve
hayvancılığını etkileyecek bir alandır. Bu bölgenin yarıçapı sadece 10
kilometre içinde kalan 30’un üzerinde köy ve yerleşim yeri bulunmakta
Kızılcahamam’a da takribi kuş uçumu 15 kilometredir. Burada yapılacak bir
madencilik araması çalışmaları sadece birbirine kuş uçumu 1 ila 3-5
kilometre mesafede olan köylerin halkını, havasını, suyunu,
tarımını, hayvancılığını etkilemeyecek bu bölgedeki madencilik çalışmaları
Ankara’nın temiz havasını, oksijenini sağlayan ormanlarımızı, tamamen
Ankara’nın içme ve kullanma suyunu, tarımımızı ve hayvancılığımızı da sona
erdirecektir.
En önemlisi de
Ankara’nın içme suyu havzası olan bu bölgemizin tüm Kızılcahamamızın ve
köylerine, Çamlıdere ve köylerine, Bolu ili Gerede ve köylerine,Çankırı
ili Çerkeş ilçesi ve köylerine özellikle Yumaklı, Saraycık’tan
başlayarak Dereköy, Kadıköy, Halkaun Dikenli’ye kadar olan köylerine, bu
bölgenin kuraklaşmasına, çoraklaşmasına, ormanlarının azaltılmasına ya da
kurumasına sebebiyet verecek yer üstü Güneş Enerjisi(GES) ve Rüzgar
Enerjisi(RES) ile tabiatı kirletecek fabrikalar yanı sıra yeraltı
maden arama işlerine Bentonit ve Linyit veya başka hiçbir maden işletme
ruhsatının verilmemesi, işletilmemesi bizim bu bölgemizin olduğu gibi tüm
Ankara’nın içme suyu olan takribi 10 kilometre altında Eğrekkaya Barajı,
Akyar Barajı, Kurtboğazı Barajı, Çamlıdere Bayındır Barajı ve Gerede
Barajları Ankara'nın içme kullanma suyunu karşılamaktadır.
Bu saydığımız havzanın dışında Ankara'nın içme ve
kullanma temiz su ihtiyacını karşılayacak, hiçbir bölge ve havza
bulunmamaktadır.
Dünyamızda ve ülkemizde iklim krizinin yaşandığı bu
çağımızda, bu yüzyılımızda tüm Kızılcahamam ve köylerinde, Çamlıdere'de,
Gerede'de ve Çankırı Çerkeş bölgesinde tabiatına, ormanına, merasına biz
sahibi olduğumuz arsalarımıza, tarlalarımıza, yaylalarımıza, tarım
alanlarımıza, otlak yerlerimize, Ankaranın akciğeri olan
ormanlarımıza, hazineye ait arazilere yer altı ve yerüstüne bu tür hiçbir
yatırım yapılmaması bizlerin ve tüm Ankara’nın temiz hava, temiz su, temiz
gıdaya ulaşma ve yaşam hakkının korunması ve sağlanması için vazgeçilmez
bir gerçek olduğu bilinmelidir.
Saydığımız tüm bu bölgenin ve Ankara’nın başka bir su
kaynağından içme ve kullanma suyunu karşılama imkanı kesinlikle yoktur.
Her türlü enerjinin ve madenin, Bentonit, Linyit ve
diğerlerinin başka bir kaynaktan ve başka bir şekilde karşılanması
mümkündür ancak SUYUN BİR ALTERNATİFİ YOKTUR, tüm Ankara’nın içme ve
kullanma suyunun bir başka kaynaktan kullanılma imkanı yoktur.
Kısacası suyun ve su ihtiyacının bir başka şekilde karşılanma
imkanı yoktur. Geçmişte 10-15 yıl önce bu bölgemizde kuraklık olduğunda,
barajlarımızın suyu kuruduğunda, Ankaramızın içme suyunun Kızılırmak’tan
karşılanması yoluna gidilmiş, Kızılırmak’ın ağır metal içeren suyunun ne
kadar arıtılırsa arıtılsın özellikle yeni yapılmış binalarda galveniz boruyla
yapılan tüm bina içi tesisatları, musluk ile bataryaları çürütmüş, çamaşır
ve bulaşık makinalarını bozmuş, Ankara halkına ve kamuya milyarca lira
hasar açmış ve vazgeçilmiştir. Bu suyu kullanan bizlerde ne tür bir hasar
açtığı veya hastalık verdiği hakkında hiçbir açıklama ve
araştırma bulunmamaktadır.
Söz konusu bölgenin, İlimize içme ve kullanma suyu
temin edilen Eğrekkaya Barajı uzun mesafeli havza koruma alanında,
yerleşik alanı dışında yer aldığı tespit edilmiştir.
Kurtboğazı-Eğrekkaya-Akyar Barajı Havzaları için havza koruma planı
ve özel hüküm belirleme çalışması gerçekleştirilmiş olup hazırlanan koruma
planı ve özel hükümler 29.12.2021 tarih ve 3713453 sayılı
bakanlık onayı doğrultusunda 10.01.2022 tarihinde yerel gazetede
yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.
Bu proje ile su kaynaklarının koruma planları
belirlenmiş olup, havzanın mevcut durumu (jeoloji, hidrojeoloji, hidroloji,
imar vb.) ortaya konmuş, gelecekteki nüfus projeksiyonları hesaplanmış,
yeraltı ve yüzey suları açısından havzadaki hassas bölgeler
belirlenmiştir. Söz konusu koruma planının 44. maddesinde “Havzalar
genelinde hazineye ait alanlarda ve orman içi kadastral boşluklar ile orman
içi tanımsız alanlarda, ağaçlandırma faaliyeti yapılır.” hükmü ve ASKİ
Havza Koruma Yönetmeliği İkinci Bölüm Madde 3’de “İçme ve kullanma suyu
temin edilen su kaynaklarının kirlenmesine, miktarının ve su veriminin
azalmasına, rejimin bozulmasına neden olacak hiçbir faaliyete izin
verilmez.” Hükmünün yer aldığı yine 16 hektarlık ÇED Alanı içerisinde
tapulu şahıs parselleri, orman mülkiyetinde parseller ve mera tescilinde
parseller bulunmaktadır.
Bu parsellerde çalışma öngörülmemekle birlikte ileriki
yıllarda bu parseller içerisinde çalışma yapılması söz konusu olduğunda
tarım arazileri ile ilgili olarak “5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi
Kullanım Kanunu”, mera arazileri ile ilgili olarak “4342 sayılı Mera Kanunu”
hükümleri dahilinde Ankara İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü’ne,
orman arazileri ile ilgili olarak 6831 sayılı Orman Kanunu hükümleri
dahilinde Ankara Orman Bölge Müdürlüğü’ne başvuru yapılarak gerekli yasal
izinler alındıktan sonra çalışma yapılacaktır. Hazine arazileri ile
ilgili olarak ise yetkili kurum olan Milli Emlak Genel Müdürlüğü’ne,
gerekli başvurular yapılarak gerekli tüm izinler alınacak olup, gerekli
izinler alınmadan faaliyete başlanılmayacaktır." ibaresine istinaden,
yapılması planlanan faaliyet alanının ilimize içme ve kullanma
suyu sağlayan Eğrekkaya Barajı uzun mesafeli koruma alanında kalması
sebebiyle, Kurtboğazı-Eğrekkaya-Akyar Baraj Havzaları Özel Hükümleri ve Koruma
Planı Madde 42: "Havzalar genelinde mevcut orman alanlarının
korunması esastır ve bu alanlarda yapılacak olan silvikültür çalışmaları
tür çeşitliliğini azaltıcı nitelikte olamaz." ve Madde 43: "Havzalar
genelinde mevcut orman alanları, mera arazileri ile İl Tarım ve Orman
Müdürlüklerince tarımsal niteliği korunacak alan olarak belirlenen
araziler üzerinde tarımsal amaçlı yapı haricinde herhangi bir yapı
yapılamaz." amir hükümlerine tabii olduğundan, söz konusu hükümler
doğrultusunda bahsi geçen projenin uygulanması mümkün ve uygun
olmayacaktır.
Yukarıda arz ve izah etmeye çalıştığım
hususların yanı sıra, ilgili kanun ve yönetmeliklere, Ankara Çevre Şehircilik
ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü yazılarında belirtilen görüşlere, ASKİ
Genel Müdürlüğü’nün ve Kızılcahamam Belediye Başkanlığı’nın uygun
değildir görüşleri de dikkate alınarak bahsi geçen projenin uygulanması
mümkün ve uygun olmayacağından durdurularak reddedilmesini istiyor, talep
ediyor ve tüm bu köyler ve Ankaralılar olarak da bekliyoruz.
5,5-6 milyon Ankara halkının temiz içme ve kullanma
suyu, temiz hava ve temiz gıdaya ulaşma ve yaşam hakkının korunmasını
istiyor, talep ediyor ve kayıtsız şartsız bekliyoruz. Birlikte bir empati
yapalım, Ankara’da bir iki ay değil sadece 3-5 gün içme ve kullanma
suyunun kesildiğini bir düşünelim; evlerimizde, işyerlerimizde, lokantalarda,
restoranlarda nasıl bir yaşamla karşı karşıya kalacağımızı da
düşündüğümüzde susuz bir hayatın mümkün olmadığını ve olamayacağını, suyun
vazgeçilmez olduğunu, her şeyin bir alternatifinin olduğunu ama suyun bir
alternatifinin olmadığı gerçeğini yaşamış, anlamış ve öngörmüş oluruz.
Bunu düşünmeye ve bu empatiyi yapmaya devlette,
kamuda, özellikle yetkisi, sorumluluğu olan teknik kişilerle, karar alıcı
ve karar vericilerin özellikle de idari yargı organlarındaki hakimleri de bu
hususları dikkat alarak karar vermeye davet ediyorum. Tüm bu hususlar
çerçevesinde de bahsi geçen projenin uygulanmasının mümkün ve uygun
olmayacağını, söz konusu projenin uygulanmasının durdurulmasını, iptal
edilmesini istiyor ve talep ediyorum.
Ayrıca yine Yukarıkese köyü hudutlarında,
Yukarıçanlı köyü hudutlarına 200 metre mesafede Karaçolu ve Balabaz
mevkiinde izinsiz ve ruhsatsız sondaj çalışmaları yapılan çalışmaların
da durdurularak taleplerin reddedilmesini, yine Yukarıkese köyü
Seyhamamı sınırları ile Ayvacık köyü sınırlarının bitiştiği yerde
orman alanı ve 101 ada 1 parselde yapılan maden aramacılığının
durdurularak reddedilmesini, yine Alveren köyünde izinsiz ve ruhsatsız olarak
yapılan maden aramacılığı ile ilgili kazı çalışmalarının da durduralarak
reddedilmesi hususlarında Kızılcahamam Kaymakamlığınca da gerekli
işlemlerin yapılmasını da istiyor, talep ediyorum.
Ayrıca Kızılcahamam ilçemizin Çeltikçi beldesi
Mahkemeağacin bölgesi, İka Maden A.Ş tarafından yapılan Linyit arama
projesinin de yukarıda arz ve izah ettiğimiz üzere aynı gerekçelerle uygun
olmayacağından reddilmesini istiyor ve talep ediyorum.
Bir diğer dilek, önerim ve beklentim de
Ankara’nın içme suyu havzası olan bu bölgemizin, Tüm Kızılcahamam ve
köyleri, tüm Çamlıdere ve köyleri, Gerede ilçesi ve köyleri ile
yazıda bahsettiğimiz Çerkeş ilçesi ve köylerinden bu tür hiçbir
ruhsatlandırma işleminin yapılmamasını, başlatılmamasını ve hassasiyet
gösterilmesini istiyor ve bekliyorum.
Yukarıda arz ve izah ettiğim hususların dikkate
alınmasını talep ediyorum. 07.11.2022
Yukarıkese mahallesi halkından
Kazım Sarı