Ankara, Kızılcahamam ilçesine bağlı Ankara-Çerkeş karayolu üzerinde, sırtını "ÇEYİL" meşeliğine dayamış, sol tarafında heybetli Işık Dağı, sağ tarafında Büyük Asar dağı bulunan, suyu; kuzpınar, hambarkaya ve arduçtan gelen; asırlık "TEKNE ÇAMI" ile kökleri Orta Asyaya dayanan, ayrıldığında insanın içine bir burukluk ve ateş düşüren, o tadına doyulmaz Gövel Suyu olan bir "ANADOLU KÖYÜ'DÜR."
Köyümüzü; hiç görmeyen, bilmeyen, kimseyi tanımayan, bir köyünün olduğunun farkında olmayan, biz kimlerdeniz, kimlerle akrabayız gibi şeyleri bilmeyen köye gelsin.
Arefe günleri ve Cenazelerde muhakkak gayret gösterip köye gelmeye çalışalım.
Bayram günleri de köye gelelim, akraba, komşu, hısım kavim ziyareti ile kabristan ziyareti yapıp dönelim olur mu.? olur.



29 Kasım 2010 Pazartesi

KÖYÜMÜZÜN DEĞERLİ İNSANI SAYIN MEHMET AKYOL' UN ÇITAK VE ÇITAKLARLA İLGİLİ 27.11.2010 TARİHLİ ARAŞTIRMA YAZISINDAN AYNEN ALINMIŞTIR.

ÇITAK VE ÇITAKLAR ÜZERİNE YENİDEN
 
 
Bilindiği gibi bir süre önce Çıtaklar konusunda yapmakta oldruğum araştırmamın bir bölümünü sunmuştum. Araştırmam devam ediyor. Yurt genelinde bazı okuyucularımız beni o kadar sıkışştırdı ki bölüm bölüm vermek durumunda kaldım. Henüz araştırmam bitmedi ama ÇITAKLIK ve Çıtaklarla ilgili yazımın bir bölümünü daha sunuyorum. Saygılarımla
Mehmet AKYOL

27/11/2010


     ÇITAK ne demektir?.. Çıtaklar nerede yaşarlar, hangi boydan, ırktan, soydan ve boydan olduklarına dair net bir bilgi yok desek yeridir. Ancak Çıtakların gelenek ve görenekleri, giyim-kuşamları, inanç kavramları hakkında kesin bilgi sahibi olduğumu söyleyebilirim. Tabii bu geniş çaplı araştırma sonucunda Çıtakların hem Türkiye’nin birçok bölgesinde, hem de Balkanlarda yaygın bir şekilde var oldukları kesindir .
    Çıtakların ülkemizde çoğunlukla yaşadıkları yöre Kızılcahamam, Çamlıdere, Çubuk çevresidir. Hatta Kızılcahamam ve Çamlıdere yöresinin tamamı Çıtak Türklerinden oluşmuştur. Hatta bu yörede Çıtaklardan başka hiçbir ırk, hiçbir boy, kabile vesaire yoktur.
   Bunun içindir ki Çıtakları incelemek için en isabetli araştırma buralarda yapılabilir. Bir Çıtak Türk’ü olarak ben de buralarda yaptım araştırmalarımı.
   Bilindiği gibi Çıtak , çiti ak dan gelmedir. Çiti örmek, ak da beyaz demektir.  Çiti ak, “beyaz örgü giyen” anlamı taşır. 
     Çıtaklar beyaz örgüden yapılan kumaşlardan diktirdikleri elbiseler giyerlermiş. Ben bu tarihi olguya hem şahit oldum, hem de birebir yaşadım.

YAKUP HOCA.jpg


   Rahmetli dedem tamamen beyaz örgü kumaştan yapılmış elbise giyerdi. Ben çocuk olduğum için o zamanlar neden beyaz örgü giydiğini düşünemezdim. Daha sonra bu bembeyaz giyiniş şeklini değerlendirirken dini bir inanç kavramı olarak değerlendirdim. Yani beyazlık, temizliğe ve berraklığa taalluk eder bilindiği gibi ve rahmetli dedemin de temiz görünmek için giydiğini sanırdım.
   Düşünebiliyor musunuz, çoraplar beyaz, şalvarı beyaz, abası  beyaz, paltosu beyaz ve takkesi beyaz. Yani beyaz olmayan hiçbir giysisi yok.
    Tabii bu zahmetli bir giyim şekli. Beyazı kirden, pislikten korumak kolay olmaz.. Ancak rahmetli dedem Yakup (Hoca) Akyol hem bembeyaz giyer, hem de tertemiz kalmasını sağlardı.
     MEĞER ÇITAK OLDUĞU İÇİN BEYAZ GİYERMİŞ
   Sonradan öğrendim ki, dedem atalarımızdan kalan bir mirası yaşatırmış ve o da ataları Çıtaklar gibi giyermiş. Bu demek oluyor ki Çıtaklar kendilerini belli etmek için beyaz giyerlermiş ve bu gelenek-görenek taa cumhuriyet dönemine kadar gelmiş, yaşanmış. Belki de beyaz giyen son Çıtak  Kızılcahamam’ın Yukarıkese köyünden dedem Yakup Hoca olsa gerek diye düşünüyorum.
    TABIR İMAM DA BEYAZ GİYERDİ
    Kızılcahamam’ın eski adı ile kise köyünde doğum büyümüş merhum Delimam efsanesini bilmeyen çok azdır. Rahmetlinin babası da tamamen giyermiş. Tabır İmamı (Delimem da) mümkün olduğu kadar beyaz giymeye gayret etmiş. Hatta sürekli abasını beyaz örgü kumaştan diktirdiği haliyle giyinmiş. Şalvarını da uzun yıllar giymiş ama vefatının son yıllarında zorunlu olarak beyaz örgü şalvar bulamadığı için zorunlu olarak siyah örme kumaştan giydiğine şahit olunmuştur.
EVET, ŞİMDİ GELELİM ‘ÇITAK’LIĞIN NE DEMEK OLDUĞUNA
    Türkiye’nin bir çok yöresinde Çıtaklar mevcuttur. Hatta bazı kasaba ve köy adları Çıtak olarak isimlendirilmiştir. Mesela Denizli’ye bağlı Çıtak kasabası mevcuttur. Manisa’nın Akhisar ilçesine bağlı, İzmir’in  Aliağa ilçesine  bağlı köyler ve kabileler vardır.  Bu demek oluyor ki Adana’dan tutun da Yozgat’a, Kütahya’ya kadar birçok ilimizde ve yöremizde Çıtak Türkleri mevcuttur.
      Ancak daha önemlisi Balkanlarda özellikle de Silistre’de Çıtakların ziyadesi ile  bulundukları bilinmektedir. Hatta Süleymancıların ( cemaat) lideri Silstreli Süleyman Efendi Hazretleri’nin  bile Çıtak  ırkından olduğu söylenmektedir. Zaten Süleyman Efendi Hazretleri şeklen, bedenen ve ten rengi itibarı ile  Yabanabad  (Kızılcahamam-Çamlıdere) yöresi insanlarına benzemektedir.  
   ÇITAK' lığın renk ve giysi itibarı ile beyaz giydiklerini, tabii eskiden bugünkü kumaşların olmaması nedeniyle de örgüden yapılan beyaz kumaşlardan giysilerini diktirdiklerini anlatmaya çalışmıştım. Şimdi gelelim ÇITAK adının nedemek olduğuna, Çıtakların Anadolu’ya nereden geldiğine, bir kavim mi, boy mu, yoksa bir kol mu olduğunu anlatmaya.
     17. asırda Anadolu ve Balkanları dolaşan Evliya Çelebi, ülkenin kuzeydoğusundan Uz (Oğuz) bölgesi olarak bahsederek Silistre’de orta boylu, şen ve sağlam yapılı insanlardan müteşekkil Çıtak isminde bir toplumun yaşadığını, ayrıca Dobruca’da da “Dobruca Çıtakları” olarak anılan büyük bir Çıtak kolunun varlığından bahsederek, Tatar, Ulah ve Bulgarların karışımından meydana gelen Çıtak’ların hanımlarının çok utangaç ve namuslu olduklarını da vurguluyor.
   Çıtaklık’ın tarifi kadar yerleşim alanları da çeşitli kesimler tarafından araştırılmakta, bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde değerlendirilmektedir.  Hatta bazı sözlüklerde uydurukçu değerlendirmeler yapılmakta, bazıları ise aslı astarı olmayan deyimler ortaya atmaktadır. Mesela itibarsız ve kültür araştırması mesnetsiz bir sözlük olan “Arkadaş sözlüğünde” şöyle anlatılıyor: İyi giyinmiş, yakışıklı delikanlı .
Derleme sözlüğünde ise : Kızılcahamam, Çubuk, Haymana ve Polatlı çevresinde dağda yaşayan ve odun satarak geçinen kimse olarak ifade ediliyor. Laf olsun padişahım türünden bir değerlendirme. Çünkü Çıtaklar bu sözlükte yer aldığı gibi yalnız Kızılcahamam, Çamlıdere, Çubuk ve Polatlı da bulunmuyor ki!!.. Ayrıca Polatlı da geçimin ormancılıkla yapılacak kadar orman mı var?.. Demek oluyor ki birçok idda asılsız ve uydurmaca.
   Çıtak ünvanı ile ilgili olarak fikir yürütenlerden bazıları şöyle demektedir: “Bu gün Çıtak kelimesi hala Rumeli’de Çıtak, Orta Asya’da ise Çatak veya Çotak şeklinde kullanılıyor.

     Yusuf Ziya Yörükan’ ın araştırmasına göre Çıtakların kökeni Çiğil Türkleri’ ne dayanıyor. Oğuzlar, aynı bölgede beraber yaşadıkları halde kendilerinden olmayan üruğlara Çıtak demişler. Türkler’de ve Oğuzlar’da böyle bir gelenek olduğu biliniyor. Oğuzlar kendilerini Türk budununun en asil ve şerefli boyu olarak gördükleri için, çevrelerinde kendileri gibi muharip ve kahraman görmedikleri boylara önce sevmedikleri Çiğillerin adını taktılar. Yani onlara Çiğil dediler. Sonraki yıllarda ise bu telakki Çıtak (Veya Çatak) ve Yörük tabirleri ile ifade edilmeye başlandı.” Tabii bu iddiada uydurma ve tamamen asılsız, dayanaklardan yoksundur. Zira Çıtakların yoğun olduğu yörelerin tarihi araştırması yapılacak olunursa Kızılcahamam ve civarının Oğuz boylarından gelen kollarla yerleşik alan yapıldığı bilinmektedir. 
    Çıtakların Anadolu’ya geliş tarihleri ile ilgili olarak da farklı görüşler var. Ziya Gökalp Çıtakların Anadolu’ya Selçuklularla beraber gelip (11.asrın ikinci yarısı ve 12.asırda) yerleştiklerini belirtiyor.Fakat aralarında var olduğu belirtilen husumet yüzünden beraber geldikleri şeklindeki bu görüş biraz zayıf görünüyor.
***    Çıtakların bir boyunun Balkanlarda yaşadıkları biliniyor. Orada yaşayanlara tarihçiler Rumeli’i Çitak’ları olarak bildiriyorlar. Daha çok Bulgaristan-Deliorman’da olmak üzere, Makedonya tarafında da Türk soyundan Çitaklara rastlanmaktadır. Osmanlı Rus savaşı 1877 ve Balkan harbi sonunda 1913 yıllarına bunların büyük kısmı Türkiye’ye göçmüşlerdir.
    Akhisar'a 54 Km Gördes yoluna 5 Km uzaklıkta bir Çıtak köyü mevcuttur.  Köy 160 hanedir. Köy yerli ahalinin dışında, Konya, İstanbul ve Sivas'tan göç almıştır. Çıtak kelimesinin köyde köyün girişinde okul, sağ tarafta büyük tarihi asırlık bir çınar ağacı vardır. Yazın Çınar altında çimenlikte oturulup sohbet edilmektedir.    
 Çıtaklık geleneğine uygun olarak  misafirler için 4 tane oda bulunur yatılı gelen misafirler bu odalarda ağırlanır.
Köyde yöresel yemek Keşkek tir her düğünde yapılır. Misafirlere ikram edilir. birde taze peynir ile yapılan höşmerim tatlısı vardır
Koyde fırınlarda köylü kadınlar toplanıp ekmek. pide, börek yaparlar Bal kabaklarını bütün fırına atarlar çok lezsetli olur.
Kurban bayramında fırına sura konur sura kuzunun kaburgasından olup içine pirinç dolkdurularak fırına sürülür.bir gece fırında kalarak pişer. Ramazanlarda yuyka yapılır, çeşitli yemeklerde kullanılır.

Bu bilgiler ışığında bu köyde yaşayanların Çıtaklar aşiretine ait olduğuna dair kuvvetli bir delil yoktur.

     Y.Ziya Yörükan ise, Orta Asya’dan göç eden Çıtakların Hazar Tuna yolu ile Balkanlara, küçük bir kolunun da güneye inip Anadolu’ya geldiğini belirtiyor ki bu doğrudur.
Orta Asya’daki Moğol-Kıtay çatışması sonucu yapılan göçlerin ilki; Başkırt, Peçenek, Macar ve Bulgarlar tarafından 932 de Balkanlar’a, ikincisi de 11.asır başlarında Kıpçak, Karluk ve Oğuzlar tarafından yapılmıştır. Bu boylar arasında, Karluklarla beraber yaşadıklarını bildiğimiz Çiğillerin ismine rastlanmadığına göre, Çiğillerin zamanla zayıflayıp dağıldıkları ve Çıtak olarak isimlendirildikten sonra küçük guruplar halinde diğer boylarla beraber hareket ettikleri ihtimali düşünülüyor.
***
   Çıtak kelimesinin sözlük anlamı ve Orta Asya’daki hayat tarzları dikkate alınırsa, Yabanâbad’ın doğal yapısının yerleşmeleri için uygun olduğu görülüyor. Fakat genelde bütün Yabanâbad ahalisine Çıtak demek yanlış olacaktır. Kanaatimizce Oğuzlar’dan ayrı olarak dağlık kesimlerde yerleşmiş kısmî bir Çıtak nüfusundan bahsetmek daha sağlıklı olacaktır. Berçin Çatak ve Yıldırım Çatak köyleri, o günden bugüne kısmî Çıtak yerleşiminin izleri olarak değerlendirilebilir.
    Çıtakların gelenek ve görenekleri ve yaşam tarzları ile kendilerine özgü bir tarz sergiledikleri bilinmektedir. Mesela erkekle kadın arasındaki farklılık hissedilir derecededir. Bazı yöre insanı gibi yalnız kadını çalıştırmak ve kendileri yan yatıp keyif çatlatmak gibi bir geleneğe sahip değillerdir. Kadın da çalışır ama esas sorumluluk ve yükümlülük erkeğin omuzlarındadır.
    Düğünleri, bayramları ve özel şenlik günleri ile de kendilerini gösteren Çıtakların bu tür adetlerinden söz etmek için ciltler dolusu bir kitap yazmak lazım.
   Mesela yabanabad civarındaki köylerde kına geceleri erkekler için ayrı kadınlar için ayrıdır. Erkekler sinsin oynayarak geçirirler günlerini, kadınlar ise sabahlara kadar türküler söylerler, kına yakarlar, istedikleri gibi eğlenirler. Bu sırada delikanlılar sevgililerini bir kez yan gözle de olsa görebilmek, seyredebilmek için büyük uğraşı verirler ama kına gecesini korumakla mükellef koruyucular buna asla fırsat vermezler.
     Gelinin alınacağı gün güreş meydanı kurulur, köyün gençleri ve çevre köylerden gelen davetlilerle güreş tutarlar bu müsabakalar ikindi saatlerine kadar sürer ve ondan sonra gelin alma merasimi başlar ki atlara binilir, silahlar atılır ve unutulmayacak anılara imza atılır.
    Bayramlarda ise namazdan sonra herkes birbiri ile bayramlaşır, daha sonra mahalleler arası silah atışları başlar. Bilahare ortak hazırlanan yemekler yenir. Yemek çeşidi o kadar çoktur ki herkes daha çok yemek getirmek için adeta yarışır.
     Bu arada mahalleler arası davetler başlar. Her mahalle diğer mahalleleri davet eder, yine gidiş gelişlerde silahlar konuşur.
    Çıtatkların hemen hemen her köyünde Kur'an kursları olmuştur. En azından köy imamı kız ve erkek öğrencileri okutur.  Hatta çoğunlukla kız-erkek ayrımı yapılmadan okutulduğu görülmüştür. Bunun sonucudur ki Çıtakların en yoğun olduğu kırsal alanlarda bugün için üniversite bitiren oranı % 80'lere varmaktadır. Şimdelerde üniversite okumayan ayıplanmakta ve yüksek okul bitirme oranı zirve yapmış durumdadır. 
   Giysi olarak kadınlar üç etek giyerler, başlarında tepelik olur; saçlar uzun örülür, bir daldan bir dala sarılıverilirdi.  Kızlar ise gelin olmadan önce tepelik yerine yazma ve altından saçları biraz görünecek şekilde çalınılırdı.
    Çıtaklar için bir nevi göçmen hayatı yaşadığı söylenir. Tabii bu Türkmenler gibi çadır şeklinde değil de yerleşik biçiminde cereyan ederdi. Kışları köylerde yazları ise belli bir oranda yani 4-5 aylığına yaylalarda geçerdi. Yazın bitişi ile kışın başlangıç noktasında mandıralarda kalındığı da görülürdü. Ancak bu göç ailenin tamamen yaylaya veya mandıraya gitmesi anlamında değildi. Köyden irtibat kesilmez ve mutlaka bağlantı kurulur, hatta büyükler köyde kalırlardı.
    Yayla zamanları öyle estantanelerle doluydu ki, herkes yaylaya gitmek için gün sayardı.  Çünkü davar ve sığırların çobanlara teslim edilmesinden sonra herkes kısa süre zarfında işini bitirir yayla şenlikleri başlardı. Hatta bazı zamanlarda bu eğlenceler sabahtan akşama kadar devam eder, bir de baksalar ki sığır ve davarları çoban gütmüş ve yerleşim alanlarına getirmiş olarak görülürdü. Yaylalarda evler göçebeler gibi çadırdan değil bilfiil evlerden oluşurdu.
    Herkesin sürü davarı, sığırı, oğlağı, buzağı olurdu. Çobanların yanında köpekler ve o köpeklerin ihtişamı herkesi imrendirirdi. Davarlar yaylımdan dönerken, daha sürü ufuktan gönülür görülmez çobanlar tarafından silahlar atılır, yayladaki gençler ve karşı mahallenin gençleri buna mukabele eder ve karşılıklı atış yanlarındaki mermiler bitinceye kadar devam ederdi.
    Çıtakların gelir kaynağı olan keçi, tiftik, inekler, camuz-manda koyun, kuzu, buzağı zaman içinde devletin yanlış politikaları yüzünden yasaklandı ve bu köylüler köyden şehre göç etmek durumunda kaldılar. yine de hem şehirde, hem de köylerde yaşama istidanı gösteren Çıtaklar eskiden olduğu gibi evlerini en muhkem şekilde yapmakta, ata miraslarına sahip çıkmaktadırlar. Şehirlerde çalışarak, iş güç sahibi olarak emeklilik hakkına kavuşan Çıtakların çoğunlukla köylerine dönmeye başladıkları, devletin daha çok imkan vermesi halinde yeniden köylerde verimliliği geliştirme adına gayret gösterecekleri tahmin edilmektedir.
   ***
    Çıtaklar’ın Timur ile beraber Anadolu’ya geldiklerini ve Ankara Savaşı’ndan sonra çevreye yayıldıklarını anlatan görüşler varsa da,Timur’ u anlatan eserlerde böyle bir kayıt yok. Ancak, Çıtakların Yıldırım Bayezid’ in ordusunda Rumeli kuvvetleri içinde yer aldıkları ve savaştan sonra dönmeyip bölgede kalmış olabileceği fikri daha makul görünmektedir. Çünkü H. Çınar ve O. Gümüşçü de Yıldırım ve Işık Dağı çevresinde bazı köylerimizin (Berçin Çatak ve Yıldırım Çatak) Çatak veya Çıtak adını almasını, Yıldırım ön adı kadar ilginç görüyorlar.
Halk arasında yaygın olan, uzun savaş yıllarındaki bezginlikten dolayı asker kaçaklarının beyaz elbise (ak çit) giymiş bir halde dolaştıkları ve halkın bunlara Çıtaklar ismini vermiş olması görüşü gerçek dışıdır. Çünkü takdir edilmelidir ki, hiçbir asker kaçağı kendisini belli edecek beyaz bir elbise giymez. Fakat bildiğimiz bir şey var ki; Oğuz Türkleri devamlı beyaz elbise giymişler, beyaz rengi uğurlu, siyah rengi de uğursuz saymışlardır. Yine Y.Ziya Yörükân’ın tesbitine göre Çiğillerin de yün ve kürkten elbise ve beyaz tiftikten kıymaç börk giydiklerini, bu kıyafetin Ceyhun’dan Çin’e kadar Türkler arasında genelleştiğini biliyoruz. Dolayısıyla ecdâdın beyaz giyinmesi, sadece Millî Mücadele’ye has bir özellik değil, Orta Asya kültürünün bir parçasıdır. Eğer bu görüş doğru olsaydı, bütün Türk boylarının Çıtak olarak anılması gerekirdi.
   Çıtaklar Çankırı’nın bazı yörelerinde de bulunmaktadır. Bazı bölgelerinde yaşayan Çıtakların etnik kökeni Türk oldukları bilinmektedir. Zaten Anadolu’nun fethinden sonra bu bölge Anadolu’nun giriş kapısı olan Doğu Anadolu’dan Oğuz-Türkmen boylarının yerleştiği bir bölge olarak bilinmektedir. Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu Çankırı Türkmen Yerleşimi adlı tebliğinde bölgenin teknik durumunu “…bölgede çok önemli bir Türkmen yerleşmesi var. Haliyle bugün Çankırı’nın halkı etnik yapı itibarı ile bakacak olursak tamamen Türkmen unsurundan meydana gelmiş, içerisinde sadece Türkmenlerin dışında iki Kıpçak grubu, Türk’ü var.” şeklinde açıklamaktadır:

   Anadolu’nun çoğu yerinde olduğu gibi Yapraklı ilçesinde de köyler arasında Dağlı, Kırlı (ovalı) ayrımı yapılır.  Bu Dağlılar adlandırmasının yanı sıra Kırlılar tarafından Çıtaklar olarak adlandırılan köylüler vardır. Bu yörenin insanları. Çıtak kelimesinin Çatak biçiminde de geçtiğini ve Çıtakların (Çataklar), Oğuz grubu içinde Bozoklar’dan Yıldızhan’a bağlı Anadolu’daki en büyük Türkmen grubu olan Avşarların bir alt kolu olduğu da yine Oğuzlarla ilgili kaynaklardaki şemalarda gösterilmektedir.
    Çıtakların Anadolu’nun yanı sıra, Balkanlarda da Çıtakların çok eskiden beri yaşadıkları bilinmektedir.  Bazı tespitlere göre Çankırı ilinin Yapraklı ilçesi civarında bulunan bazı köylerin eskiden beri Oğuzların Bozok koluna bağlı Avşarların yaylağı, yurdu olduğu bilgisi söz konusudur.   Anadolu’da günümüzde de yaşamakta olan diğer Çıtaklarla bu civarda yaşayan Çıtakların ilişkileri, Avşarların bir alt kolu olan Çıtaklardan olup olmadıkları konusu ve Çıtak terimi daha geniş ve derinlemesine bir araştırmaya, incelenmeye ihtiyaç göstermektedir. Bu durumu açıklığa kavuşturmak için yazılı kaynaklardan (tahrir defterleri, şeriye sicil defterleri, vakfiyeler vb.), konuyla ilgili yapılan bilimsel çalışmalardan (Türk Tarih Kurumunun Türkiye'nin Sosyal ve Kültürel Tarihi Projesi vb.) bunu tam olarak tespit etmek gerekmektedir. Çıtak kelimesi Çankırı yöresinde çevik, hareketli, yerinde duramayan kişi olarak değerlendirilir.   
***
  Araştırmacı Muzaffer Eker Çıtaklarla ilgili bazı iddialar ortaya atmaktadır. Ancak tespitleri daha ziyade yöresellik taşımaktadır, yani öze inmemiştir. Mesela konu ile ilgili araştırma yazısında bazı uydurukçu sözlüklerden alıntılar kaydetmiş ve şu tespitte bulunmuş: “ Mesela Derleme sözlüğünde  : Çubuk Haymana ve Polatlı çevresinde dağda yaşayan ve odun satarak geçinen kimse olarak ifade ediliyor. “ Böylesine  uydurukçu ve kulaktan dolma görüşleri ortaya atan sözlük düzenleyenlerine itibar edilmeyeceği gibi gerekli yerlere de şikayet emek suretiyle kültürümüze, tarihimize karşı işlenen bu suçlardan soyutlanması gerekmektedir. 
***

         Muzaffer Eker’in araştırmalarını sütunlarımıza alarak bilgilerinize sunuyoruz:Hemen bütün Orta Anadolu’da, ilçemiz halkı Çıtak olarak tanınır . Bu güne kadar bu kavram ile ilgili olarak doğru yanlış bir sürü senaryo üretilmiştir. Bu gün araştırmacıların, gezi notları ve belgelere dayanarak yaptıkları değerlendirmeler, bu çeşit kavramlar hakkında az da olsa bir fikir verebilmektedir.

    Bu gün Çıtak kelimesi hala Rumeli’de Çıtak, Orta Asya’da ise Çatak veya Çotak şeklinde kullanılıyor.

    Yaptığımız araştırmalar bizi, Çıtakların Orta Asya’daki kökleri hakkında bazı ipuçları bulmamızı sağladı. Bu kelimenin menşeinde Çiğil Türkleri ile karşılaştık.

    Çiğiller, Doğu ve Batı Türkistan sınırında Karluklarla beraber yerleşmiş ve komşuları Oğuzlarla devamlı mücadele halindedir.

    Kaşgarlı Mahmud’a göre Çiğiller; Peçenek, Kıpçak, Oğuz, Başkurt ve Uygur gibi büyük boylardan ve Türkler’in aslen ayrıldıkları 20 ilden biridir. Çiğil lehçesi de Oğuz lehçeleri gibi sırf Türkçedir.

    Araştırmacı Y.Ziya Yörükân’a göre Oğuzlar, aynı bölgede beraber yaşadıkları halde kendilerinden olmayan üruğlara Çıtak demişler. Türklerde ve Oğuzlarda böyle bir gelenek olduğu biliniyor. Oğuzlar kendilerini Türk budununun en asil ve şerefli boyu olarak gördükleri için, çevrelerinde kendileri gibi muharip ve kahraman görmedikleri boylara önce sevmedikleri Çiğillerin adını taktılar. Yani onlara Çiğil dediler. Sonraki yıllarda ise bu telakki Çıtak (Veya Çatak) ve Yörük tabirleri ile ifade edilmeye başlandı. 2 Bu tesbite dayanarak Çıtakların Oğuz boylarına dahil olmadıklarını rahatça söyleyebiliriz

    Çıtakların Anadolu’ya geliş tarihleri ile ilgili olarak da farklı görüşler var.Ziya Gökalp Çıtakların Anadolu’ya Selçuklularla beraber gelip (11.asrın ikinci yarısı ve 12.asırda) yerleştiklerini belirtiyor. Fakat aralarında var olduğu belirtilen husumet yüzünden beraber geldikleri şeklindeki bu görüş biraz zayıf görünüyor.

    Y.Ziya Yörükan ise, Orta Asya’dan göç eden Çıtakların Hazar Tuna yolu ile Balkanlara, küçük bir kolunun da güneye inip Anadolu’ya geldiğini belirtiyor. Orta Asya’daki Moğol-Kıtay çatışması sonucu yapılan göçlerin ilki; Başkırt, Peçenek, Macar ve Bulgarlar tarafından 932 de Balkanlar’a, ikincisi de 11.asır başlarında Kıpçak, Karluk ve Oğuzlar tarafından yapılmıştır. Bu boylar arasında, Karluklarla beraber yaşadıklarını bildiğimiz Çiğillerin ismine rastlanmadığına göre, Çiğillerin zamanla zayıflayıp dağıldıkları ve Çıtak olarak isimlendirildikten sonra küçük guruplar halinde diğer boylarla beraber hareket ettikleri ihtimali düşünülüyor.

    Büyük ölçüde Şaman dinine mensup olan bu boylar, yerleştikleri Balkan ülkeleri ve Anadolu’da yerli Hiristiyan halk ile kaynaşarak zamanla Hiristiyan dinine geçtiler ve büyük ölçüde kimlik kaybına uğradılar.

    17. asırda Anadolu ve Balkanları dolaşan Evliya Çelebi, ülkenin kuzeydoğusundan Uz (Oğuz) bölgesi olarak bahsederek Silistre’de orta boylu, şen ve sağlam yapılı insanlardan müteşekkil Çıtak isminde bir toplumun yaşadığını, ayrıca Dobruca’da da “Dobruca Çıtakları” olarak anılan büyük bir Çıtak kolunun varlığından bahsederek, Tatar, Ulah ve Bulgarlar’ ın karışımından meydana gelen Çıtak’ların hanımlarının çok utangaç ve namuslu olduklarını da vurguluyor.

     Çıtak kelimesinin sözlük anlamı ve Orta Asya’daki hayat tarzları dikkate alınırsa, Yabanâbad’ın doğal yapısının yerleşmeleri için uygun olduğu görülüyor. Fakat genelde bütün Yabanâbad ahalisine Çıtak demek yanlış olacakdır. Kanaatimizce Oğuzlar’dan ayrı olarak dağlık kesimlerde yerleşmiş kısmî bir Çıtak nüfusundan bahsetmek daha sağlıklı olacaktır. İlk bakışta Berçin Çatak ve Yıldırım Çatak köylerini, o günden bugüne kısmî Çıtak yerleşiminin izleri olarak değerlendirmek mümkün gibi görünse de, Türk Dil Kurumu sözlüğünde, Çatak kelimesinin; "iki dağ yamacı arası dere yatağı." olarak belirtilmiş olması, bu köylerin Çatak isminin, arazinin fizik yapısından kaynaklanmış olduğu anlaşılıyor.

    Çıtaklar’ın Timur ile beraber Anadolu’ya geldiklerini ve Ankara Savaşı’ndan sonra çevreye yayıldıklarını anlatan görüşler varsa da,Timur’ u anlatan eserlerde böyle bir kayıt yok. Ancak, Çıtakların Yıldırım Bayezid’ in ordusunda Rumeli kuvvetleri içinde yer aldıkları ve savaştan sonra dönmeyip bölgede kalmış olabileceği fikri daha makul görünmektedir. Çünkü H. Çınar ve O. Gümüşçü de Yıldırım ve Işık Dağı çevresinde bazı köylerimizin (Berçin Çatak ve Yıldırım Çatak) Çatak veya Çıtak adını almasını, Yıldırım ön adı kadar ilginç görüyorlar. 3

    Halk arasında yaygın olan, uzun savaş yıllarındaki bezginlikten dolayı asker kaçaklarının beyaz elbise (ak çit) giymiş bir halde dolaştıkları ve halkın bunlara Çıtaklar ismini vermiş olması görüşü gerçek dışıdır. Çünkü takdir edilmelidir ki, hiçbir asker kaçağı kendisini belli edecek beyaz bir elbise giymez.

    Fakat bildiğimiz bir şey var ki; Oğuz Türkleri devamlı beyaz elbise giymişler, beyaz rengi uğurlu, siyah rengi de uğursuz saymışlardır. Yine Y.Ziya Yörükân’ın tesbitine göre Çiğillerin de yün ve kürkten elbise ve beyaz tiftikten kıymaç börk giydiklerini, bu kıyafetin Ceyhun’dan Çin’e kadar Türkler arasında genelleştiğini biliyoruz 4 Dolayısıyla ecdâdın beyaz giyinmesi, sadece Millî Mücadele’ye has bir özellik değil, Orta Asya kültürünün bir parçasıdır. Eğer bu görüş doğru olsaydı, bütün Türk boylarının Çıtak olarak anılması gerekirdi.

    Milli Mücâdele yıllarına ait küçüklüğümüzde duyduğumuz bir başka rivâyete göre ise; Yabanâbad halkının bir kısmı,savaşa tiftikden örülmüş beyaz bir elbise ile katıldığı için kendilerine “Çitiaklar” denilmiş. Fakat beyaz rengin, Türkler tarafından daima tercih edildiği ve kutsal kabul edildiğini de belirtmemiz gerekir.

Yapılan araştırmalarla ilgili tesbitler farklı yorum ve kanaâtlere sebep olabilir. Bu tabiî bir olgudur. Çünkü tarihte kesin bir kanaate varabilmek için elde kuvvetli deliller olması gerekir.

    Yabanabad 2000 eserimiz yayınlandıktan sonra bir çok arkadaşımızdan kendi köylerinin kökeni ilgili soru aldım. Bunlara cevap verebilmek çok zor.

    Ayrıca Çıtaklar’ ın Oğuz Türkleri’ nin bir boyu olduğuna dair mevcut olan görüş de, Yusuf Ziya Yörükan’ın tesbitlerine göre geçerli değil. Çünkü o, Çıtakların önceki ismi olan Çiğillerin, Oğuzlar dışındaki Türk boylarından olduğunu belirtiyor.

    Bunun yanında 24 Oğuz boyunu incelediğimizde aralarında Çıtak diye bir boy göremiyoruz. Şahsen bundan bir kompleks duymuyorum. Çünkü, insanın kendi soyunu sülalesini seçmek hakkına sahip değil. Geniş bir bakış ile, aynı mekanda farklılıklarla beraber yaşamanın önemi ve gereğine inanıyorum. İnsanca ve dostça.

Geçmiş geride kaldığı için artık önümüze bakarak, bu memleket için bir şeyler yapabilmenin heyecanını ve sorumluluğunu taşımamız gerekiyor.

   Çıtak, Oğuz, Çerkez, Laz olmanın ötesinde “insan” olabilmenin şerefi her şeyin üzerinde. Bu şerefin sorumluluğu, aylaklık ve tembellik değil, gelecek kuşaklara yaşanabilir bir miras bırakabilmek, yaradılış gayesine uygun olarak yaşayabilmektir.

***
Değerli okuyucular; bu araştırma bu kadar kısa boyutlarla sonuçlanmamalı. Ancak öyle bir zamana rastladı ki başka yazı ve araştırmalarımın olması nedeniyle zorunlu bir araştırma yapmak durumunda kaldım. Bir de araştırma haberin başlığını yazdığım ve yayınladığım için sizler beni sıkıştırdınız ve tam anlamı ile sıhhatli bir araştırma olmadı. Fakat ileri tarihlerde ömrüm vefa ederse bazı zamanlarda bizzat Çıtak yörelerine gidip yerinde incelemeler ve röportajlar yapacağım. Lütfen siz de bana yardımcı olmak ve ortak bir eser ortaya koymak için Çıtaklar ve Çıtak yöreleri ile ilgili bildiklerinizi ve gördüklerinizi, duyduklarınızı bize hemen iletmenizi rica eder saygılar sunarım.
                                                                           Mehmet AKYOL
   Bana ulaşmanız için:
 Telefon numaralarım: 0505 452 66 76  - 0530 464 63 77