Delikanlıları, kızları-kızanları, çobanları, evleri-barkları, yaylaları, tarlaları, harmanları, samanlıkları, ahırları, avluları, dağları, taşları, sürüleri, koyunları-kuzuları, erkeçleri-tekeleri, kuzuları-oğlakları, inekleri, buzağıları, kömüşleri, öküzleri, atları, köpekleri çok müstesna idi. Daha doğrusu o zamanlar köy bir başka özellik ve güzelliklerle bezeli idi.
Düğünler olurdu günlerce hatıralarda iz bırakan… Kına geceleri olurdu kadınlar-kızlar arasında, delikanlılar sinsin oynardı. Kına gecelerinde genç kızlar sabah ezanı okununcaya kadar eğlenirler sürmelim türküsü ile analar-gelinler ağlatılır, sabah ezanı ile birlikte “ Sabah oldu sabah oldu “ türküsü ile yer gök inletilirdi. Güreş tutardı pehlivanlar. Ata sporumuz güreş o diyarda bir başka önem ihtiva ederdi. Her düğünde mutla güreş organizasyonu yapılırdı. Güreşi duyan çevre köylerin delikanlılarından pırpırını kapan, kıspetini alan güreş meydanına gelir müsabakalara katılırdı.
Gün sonuna doğru eğlenceler-müsabakalar itmiş sıra gelmiştir gelin almaya. Süvariler-delikanlılar atlarına biner gelin alınacak eve kadar silahları atarak yere göğü inletirler, peşrev çekerlerdi.
Bütün bu şenlikler yapılırken bir hoşgörü ortamı vardı. Herkes birbirini sever ve sayardı. Büyükler, küçükler saygı ve sevgi unsuru daima ön plandaydı. Bütün bu yaşananlar insanın gönlünde iz bırakır, hatıra olarak yıllarca hatırlanırdı.
Alıntı: Mehmet Akyol
http://www.baskentlilerhaber.com/nazim-ercan-gercegi_d51666.html