Ankara, Kızılcahamam ilçesine bağlı Ankara-Çerkeş karayolu üzerinde, sırtını "ÇEYİL" meşeliğine dayamış, sol tarafında heybetli Işık Dağı, sağ tarafında Büyük Asar dağı bulunan, suyu; kuzpınar, hambarkaya ve arduçtan gelen; asırlık "TEKNE ÇAMI" ile kökleri Orta Asyaya dayanan, ayrıldığında insanın içine bir burukluk ve ateş düşüren, o tadına doyulmaz Gövel Suyu olan bir "ANADOLU KÖYÜ'DÜR."
Köyümüzü; hiç görmeyen, bilmeyen, kimseyi tanımayan, bir köyünün olduğunun farkında olmayan, biz kimlerdeniz, kimlerle akrabayız gibi şeyleri bilmeyen köye gelsin.
Arefe günleri ve Cenazelerde muhakkak gayret gösterip köye gelmeye çalışalım.
Bayram günleri de köye gelelim, akraba, komşu, hısım kavim ziyareti ile kabristan ziyareti yapıp dönelim olur mu.? olur.



15 Eylül 2014 Pazartesi

GERÇEK ! DELİ İMAM EFSANELERİ



Hızır’ı Gönder,Yoksa!!
Deli imam, eşeğine buğday yüklemiş değirmene un öğütmeye gidiyor. Bir dereyi geçmesi gerek. Bütün uğraşmalarına rağmen eşeği sudan karşıya geçiremiyor. Kan ter içinde kalmış, iyice sinirlenmiş. Ellerini açıp-naz makamında-söylenmeye başlıyor:
-Hani, kul daralmayınca Hızır yetişmez derler. Çabuk Hızır’ı yollayıp beni bu durumdan kurtarmazsan, bu vaadinin boş olduğunu söylerim.  Sırrını fâş ederim! şeklinde konuşuyor.
Neyse uzatmayalım… Biraz sonra yolun aşağısında iki delikanlı peydâ olup, onun tarafına doğru yaklaşarak selâm veriyorlar.  Deli Hoca:
-Gel bakalım Hızır Efendi. Ben de seni bekliyordum.
-Dayı, ne Hızır’ı! Biz yolcuyuz, dediklerinle bir alakamız yok.
-Şimdi beni kandırmaya kalkmayın, ben sizin kim olduğunuzu bilmez miyim? diyor.
Nihayet hocanın yüklü eşeğini karşıya geçirip, uzaklaşıyorlar.
-------------------------------------------------------------------------------------------

[1]] Niyazi Çetintaş, Hâfız, Ankara’da 45 yıllık esnaf. 1933, Kalfat doğumlu.